ÖZGÜR

14.3K 2.4K 308
                                    


Mert okuldan içeri girdi. Girişte hemen solda küçük bir koridor vardı. Bu koridorda müdür, müdür başyardımcısı ve memurun odaları vardı. Arkadaşları ona üniversite tercihlerinin solda en baştaki küçük memur odasında yapıldığını söylemişti. Mert oraya doğru yavaş adımlarla ilerlerken belki de son kez geldiği okulunu son kez inceliyordu. Burada bir sürü anı biriktirmişti. Bazıları mutluluk dolu, bazılarıysa üzücüydü. Ama şimdi bütün bu anıları yüreğinin ve hafızasının ceplerine doldurup buraya veda etme vaktiydi.

Mert memur odasına girdiğinde içeride birkaç öğrenci vardı. Sayısal grubundan öğrenciler ve bir tane de mezuna kalmış bir öğrenci vardı. Aslında Mert de mezuna kalmak istemiş ancak ailesi buna karşı çıkmıştı. Özellikle de babası "Mezuna kalmak falan yok. Ya bu sene gidersin ya da okumayı unut artık." Demişti bağırarak. Oysa Mert bir sene daha kalıp hukuk fakültesine gitmek istiyordu. Onun istediği şey iyi bir avukat olmaktı. Ama babası onun daha birkaç ay önce evden kaçmalarını ve birkaç gün boyunca tek bir haber olmadan kaybolmalarını unutamıyordu.

Mert liseye geçince kötü arkadaşlar edinmişti. Arkadaşlarının yanında sigara içiyor, alkol alıyordu. Ancak Mert'in evden kaçmasına sebep olan şey bu değildi. Mert alkol ya da sigara bağımlısı değildi. O sadece diğer gençler gibi özgürce gezip dolaşmak istiyordu. Onuncu sınıftayken bir akşam eve saat sekizde gelmişti ve abisi Ceyhun ile annesi Meral onu buna pişman etmişlerdi. Annesi hala eski zamanlarda yaşayan biriydi. Hava kararınca bütün çocuklarının evde olmasını istiyordu. Mert onun bunu yapmasını yadırgamamıştı. Ancak abisi Ceyhun'u çok severdi ve onu bir arkadaşı bilirdi. Ceyhun ona bağırıp çağırdı. Bu da yetmezmiş gibi ona dayak attı. Bu çok cahilce bir hareketti.

Bir genci ya da herhangi bir insanı dövmek hiçbir işe yaramazdı. Hem de hiçbir zaman. Mert o geceyi hiç unutmadı ve o geceden sonra bazı geceler eve gelmemeye başladı. Arkadaşlarıyla gece geç saatlere kadar takılıyordu. Eve haber verme ihtiyacı dahi hissetmiyordu. Çünkü onların gerçekte kendisini sevdiklerini düşünmüyordu. Kendisini sevgiye muhtaç hissediyordu ve ailesi akşam saat sekizde eve geldiği için kendisini dövmüştü. Mert bunu hazmedememişti. Evden kaçarak ailesini cezalandırdığına inanıyordu. Ancak ailesinin tepkisi ilkiyle aynı oldu. O eve geç geldikçe hep dayak yedi. Dayak yedikçe daha geç gelmeye başladı. O geç geldikçe de dayakların süresi artmaya başladı. Ancak Mert kafaya koymuştu bir kere. Dayaklar onu yıldıramazdı. Ailesi onun bir genç olduğunu kabul etmeliydi. Onun da gezmeye, eğlenmeye ihtiyacı vardı.

İşler Mert'in istediği gibi gitmedi. Sonraki sene abisi Ceyhun üniversiteyi kazanıp gittiğinde işler düzelecek sanıyordu. Oysa hiç de tahmin ettiği gibi olmadı. Eve geç geldiğinde bu kez de babasının hışmına uğradı. O da gece geç saatlere kadar dışarıda olmasını istemiyordu. Mert onların bu hareketlerini çok geri kalmış buluyordu. Arkadaşları gece yarılarına kadar eğlenirken o saat sekiz ya da dokuzda eve geldiği için dayak yiyordu. Mert vazgeçmedi. Bir şekilde bunu ailesine kabul ettirmeliydi. Ancak daha uzun müddetler uğraşması gerektiğini bilmiyordu.

Mert başarılı oldu. Ama ailesinin ona güveni de kalmamıştı. Tek dertleri istediğini yapsın ama başına bir şey gelmesin. Kötü işlere kalkışıp ailemizin adını kirletmesin diye düşünüyorlardı. Özellikle annesi Mert'in bu durumundan bütün sülaleye bahsetmişti. Mert'i gören bütün akrabaları ona evden kaçmaması gerektiğini ve anne babasının sözünü dinlemesi gerektiğini öğütlüyordu. Bir teki bile ona neden evden kaçtığını sormamıştı.

Mert lise son sınıfa kadar eve geç gelmeye devam etti. Hatta bazı geceler hiç gelmiyordu. Arkadaşlarıyla eğleniyorlar sonra ya arkadaşlarından birinde kalıyor ya da sokakta yatıyordu. Bir keresinde iki gün üst üste eve gelmedi. Üçüncü gün akşam eve geldiğinde annesi karakola kayıp ilanı vermişti. Bütün sülaleye de durumu yaymıştı. Amcası Mert'in eve geldiğini duyunca evin önüne gelmiş, arabayla onu bekliyordu. Mert aşağı indi. Amcası ona hiçbir şey demedi. Arabaya bindiğinde amcası arabayı hareket ettirdi. Araba anayola çıktığında hızlandı. Bir süre hızla yol aldılar. Sonra amcası Mert'e döndü ve "Ne derdin var oğlum senin?" diye sordu.

ÖZGÜR-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin