DENİZ

13.6K 2.1K 189
                                    

                                

2011

TRABZON

Otobüs Trabzon otogarına girdiğinde saat sabahın sekizini geçiyordu. Yanlarında valiz olmadığından indiler ve doğruca otogarın çıkışına yöneldiler. Serin ve tuzlu bir meltem onları karşılamıştı. Mert daha önce duymadığı bu tuhaf kokulu rüzgarı garipsemişti. İnsanın yüzünü okşayan bir el kadar naifti. Ama genzi yakıyormuş gibi tuhaf bir hissiyatı da vardı. Mert etrafına bakınıyordu.

Sanki ne için geldiklerini unutmuştu. Babası onun bu haline öfkelendi "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. Mert babasının öfkesine önce anlam veremese de sonra nedenini anladı. "Önce üniversiteye gitmemiz gerek." Dedi. Babası "Nasıl gideceğiz?" diye sordu. Mert neden buraya defalardır geliyormuş gibi davrandığını anlayamamıştı. "Bilmiyorum." Dedi sadece. Babası kendine oturacak bir yer buldu. Sonra cebinden tütün kesesini çıkardı ve sarmaya başladı.

Sabahın erken saatleri olduğundan ortalıkta kimse yoktu. Gaziantep'te otogar şehrin dışında sayılabilecek bir konumdadır. Mert burada da öyle olduğunu düşündü. Daha önce Trabzon hakkında en ufak bir araştırma bile yapmamıştı. Trabzonspor'u çok duymuştu. Bu yüzden Trabzon'un da büyük ve kalabalık bir şehir olduğunu hayal etmişti hep. Ancak gerçekleri fark etmesi için biraz daha zamana ihtiyacı vardı.

Babası ileriden yeri süpürerek gelen temizlik görevliyi işaret etti. "Git sor bakalım. Nasıl gidecekmişiz?" dedi. Mert adama doğru yürüdü. Adama yaklaşınca selam verdi. Adam kafasını kaldırıp Mert'e baktı. Mert adama gülümsedi. Ama adamın kaşları çatıktı. Adam Mert'in selamını aldı. Mert "Katü nerede?" diye sordu. Katü: Karadeniz Teknik Üniversitesinin kısaltmasıydı. En azından Mert öyle sanıyordu. Çünkü herkes öyle olduğunu söylemişti. Ama adam bunu idrak edemedi.

Derin düşüncelere daldı ve sessizleşti. Gören de ona Nasa'yı sordunuz sanırdı. Sonunda düşünceli halinden kurtuldu ve "Nedir bu Katü? Niye gideceksin oraya?" diye sordu. Adamın çok hızlı konuşmasından Mert hiçbir şey anlamadı. Mert'in boş gözlerle kendisine baktığını gören adam bu kez sinirlenerek sorularını tekrar etti. Mert ne sorduğunu anladı. "Ben burada üniversite kazandım. Kayıt olmak için geldim." Dedi. Adam büyük bir aydınlanma yaşadı. "Haaa sen K-t-ü yü diyorsun." Dedi. Mert bunun bir şaka olduğunu düşündü. Ama bozuntuya vermedi "Evet. Yerini biliyor musun?" diye sordu. Adam yöreye özgü şiveyle "Hee biliyrım." Dedi. Ama tarif etmek yerine süpürgesini yeniden yere sürtmeye başladı.

Mert neler olduğunu anlamadı. Adamın amacı neydi acaba diye düşünüyordu. Dönüp babasına baktığında babasının gözlerinde "Sen il dışı üniversite mi yazarsın? Al sana il dışı üniversite, oh olsun sana." Der gibi bir ifade vardı. Mert bu ifadeyi görünce içini bir hırs kapladı. Hayır, hiçbir şekilde pişman olduğunu göstermeyecekti. Zaten pişman da değildi. Tekrar adama gitti "Amca şu K.t.ü nün yerini tarif eder misin?" diye sordu. Sinirden dişlerini sıkmıştı. Adam "Öyle desene hemşerim. Ben de diyorum bu genç niye bana K.t.ü yü soruyor." Dedi. Mert buna dayanamayıp güldü. Adam saf falan olmalıydı. Bunun başka açıklaması olamazdı. Mert'in kendi bilgisini sorguladığını mı düşünmüştü acaba? Ne tuhaf bir adamdı bu. Mert'te de hiç şans yoktu. Başka bir şehre geliyor ve belki de gidip şehrin en normal olmayan adamına denk geliyordu. Adam sonunda yolu tarif etti. Mert zafer kazanmış edasıyla babasına baktı. Ancak babası sigarasını içmek ve etrafı incelemekle meşguldü.

Dolmuş durağına geçip temizlik işçisinin binmeleri gerektiğini söylediği dolmuşu beklemeye başladılar. Dolmuş beş dakika sonra geldi. Mert şaşırdı. Çünkü Gaziantep'teki dolmuşlar magirus modelindeki arabalardan oluşuyordu. Burada ise bildiğiniz beyaz öğrenci servislerinden dolmuş yapmışlardı. Mert ve babası durumu garipsedi. Dolmuşa bindiklerinde babası dolmuş ücretinin Gaziantep'tekinden daha ucuz olduğunu görünce sevindi. Mert için bu önemsiz bir detaydı.

ÖZGÜR-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin