Bölüm 18

3.5K 146 126
                                    

Keyifli okumalar diliyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

~~~

Cesaretini toplamaya çalışır gibi uzun süre duraksayıp, önüne koyulan içki bardaklarını tek seferde kafasına diken kızdan gözlerimi hiç ayırmadım. Gözlerini ellerine dikmiş, çenesi kaskatı oturduğu yerde rahatsızlıkla kıpırdanıp duruyordu.

Benim gözyaşlarımsa hala akıyordu.

Bir anda başını kaldırıp bana baktı. Yüzümü dikkatle inceleyip hüzünle başını çevirdi ve ellerini yüzüne götürüp sertçe sıvazladı.

"Bunları anlatması çok zor." dedi başını tekrar kaldırıp gözlerime baktığı zaman. "Nasıl dayandım, nasıl akıl sağlığım hala yerinde inan bilmiyorum."

Sözlerine kahkaha attım. "Seni çok iyi anlıyorum." dedim gülmem sakinleştiği zaman.

Başını sallayıp yanından geçen bir garsonu durdurdu ve duyamadığım bir şeyler fısıldadı. Müzik çok yüksek olduğu için başkasıyla iletişimini duymak imkansızdı. Garson başını sallayıp elini yukarıya doğru kaldırıp bir şey gösterdi. Bende o tarafa bakınca yukarıda cam kaplı localar olduğunu fark ettim.

Tam başımı tekrar kıza çevirdiğim an ayağa kalkmış ve hemen dibimde, yüzü bana yakın hafifçe bana doğru eğildiğini fark edip irkildim ve refleksle geri çekildim.

Kıkırdayıp bileğimden tuttu ve beni ayağa kaldırdı. "Madem konuşacağız biraz daha sessiz ve sakin olmalı. Bu gürültü beni uyuz ediyor." dedi gülerek. Elini yüzüme uzatıp gözyaşlarımı sildi ve bana kötü kötü baktı. "Ağlama sırası bende o yüzden ağlama eğer ağlarsan yüzüne koca bir bardak buzlu suz dökerim."

Pardon, ne? Kahkaha attım. Tam olarak benim edeceğim bir tehdit gibiydi bu ve tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti. Eli hala bileğimi tutarken diğer elimle uzanıp çantamı aldım. Son gözyaşlarımı silip kızın peşinden yürümeye başladım. İkimizde o kadar çok alkole rağmen nispeten sağlam adımlarla yürüyorduk.

Barın karşı tarafına geçip merdivenlerden çıktık. Bize yolu gösteren garsonun ayaklarına değil, daha çok bakmamı tercih etmeyeceği yerlerine bakıyordum. Dudaklarım istemsizce kıvrıldı.

Kaan.

Aklıma gelen isimle gözlerimi garsonun üstünden ayırıp duvara baktım. Bakmak istediğim tek kişi oydu şuan. Tabi elbette o kendi evinde kim bilir kaçıncı rüyasını görmekle meşguldü. Omuzlarını silkip derin bir nefes aldım. Şuan onu düşünmek istemiyordum.

Boş ve loş ışıklı locaya girdiğimizde garson arkamızdan kapıyı kapatıp aldığı 'çok içki getir' talimatıyla yanımızdan ayrıldı. Dans pistini olduğu gibi gören, duvarları led ışıklı, yerden tavana içeriyi göstermeyen camlarıyla hoş bir locaydı. Karşılıklı iki tane geniş deri koltuk vardı. Koltukların birine kurulurken kız da karşıma geçip diğer koltuğa oturdu.

Odayı incelemeyi bitirip hala ıslak olan gözlerimi kıza çevirdim. O da bana bakıyordu. Birkaç saniye gözlerimizi ayırmadan birbirimize baktık. Kız derin bir nefes alarak başını çevirdi.

"İçkilerimiz gelsin, anlatmaya başlayacağım. Bölünmek istemiyorum." dedi kısık sesle.

Buraya müzik sesi az geldiği için duymakta zorlanmamıştım. Başımı sallayıp gözlerimi camın dışında kalan insanlara çevirip yarınları yokmuş gibi içen ve dans edenleri izlemeye başladım dalgınca.

Ne tuhaftı, bazıları ne kadar gamsızdı. Ama belki de benim yaptığım gibi rol yapan çoktu. Sorun yokmuş gibi olanları maskeleyip yaşayan boldu belkide.

Anlık Tatlı GünahlarМесто, где живут истории. Откройте их для себя