8~ Kütüphane

1.3K 198 168
                                    

Hava soğuktu, kış yaklaşıyor ve Zhan çocukluğundan beri çok anlam yüklediği yılbaşını heyecanla bekliyordu. Zaman hızlı geçiyordu. Ancak, son günlerde zaman önceki hızını kaybetmiş, ilerlemez olmuş gibiydi. En azından, Wang Yibo'ya ulaşamadığı 5 gündür bu böyleydi.

"Elindeki ne?"

Xiao Zhan, bedenen var olduğu ancak ruhen bir türlü bulunamadığı arkadaş ortamındaki konuşmalara odaklanamıyordu. Günlerden pazartesiydi. Alerjisi yüzünden tatsız geçen günlerde onlarca senaryo kurmuştu kafasında Wang Yibo' ya dair. Ancak bilmediği için bütün senaryoları sonuçsuz kalarak zihninin düşünce ağacından düşen birer yaprak olmuştu. Bazı zamanlar, o ağacın yerinden,ta kökünden sarsıldığını hissediyordu. Sırf merak duyuyor ve merakını gideremiyor diye bu denli huzursuz hissetmesi normal miydi bilmiyordu. Biraz daha düşünürse delirecegini hissetti,ne de olsa göğsünü sıkıştıran duygudan kurtulmanın pek bir yolu yoktu. Bu yüzden biraz olsun rahatlamak için arkadaşlarının konuştuğu konuya dahil olmaya çalıştı. Wang Yibo'yu, her şekilde zihninin arka planında misafir ediyordu zaten.

"Neyden bahsediyorsunuz?"

Wang Zhoucheng elinde tuttuğu dergiyi uzattı Zhan'a. "Edebiyat öğrencileri bir dergi çıkartmış. Tıp öğrencileri olarak bizde mi böyle bir çalışma yapsak diye düşünüyorduk."

Oradan bir başka arkadaşı konuşmaya dahil oldu. " Tıp dergisi ilgi çekici olmaz ki. Hem ne yazacağız dergiye hastalık isimlerini mi? Sağlıklı yaşam tüyolarını mı?"

Zhoucheng gözlerini devirdi. "Sadece bir fikirdi. Zaten bizim fakültede kimse böyle bir is için vaktini harcamaz."

Bu esnada Xiao Zhan elinde tuttuğu dergiyi kurcalıyordu. Edebiyat kelimesinden sonra yeniden kopmuştu konuşmadan. Wang Yibo'nun da bir şeyler yazmış olabileceği ihtimaliyle sayfaları hızlı hızlı geçiyordu. Ama anladığı kadarıyla bütün öğrenciler rumuz kullanmıştı. Bu yüzden dergiyi kapatıp omuzlarının çökmesine izin verdi.

Onun kendi halinde takılması en yakın arkadaşı Zhoucheng'in oturmaya başladıklarından beri dikkatini çekmişti. Dergiyi hayal kırıklığı ile kapatan çocuğa yaklaşıp sordu.

"Wang Yibo hala yok mu ortalıkta?"

Xiao Zhan uykudan uyanır gibi irkildi ve arkadaşına baktı.

"Neden bana soruyorsun ki?"

Zhoucheng omuzlarını silkti. " Başka kime soracağım? Son zamanlarda pek gören yokmuş kendisini. Qing kendisiyle ilgilenmiyor diye şikayet ediyordu geçen gün.Üniversite haberlerini hazırlayan kızlardan birine sordum onlarda bilmiyormuş ne olduğunu.Doğru söyle Zhan. Sen mi bir şey yaptın çocuğa?"

Zhan hayretle baktı arkadaşına. Tamam, dışarıdan ilk bakıldığında gözlerin kendisine döneceğini tahmin edebiliyordu. Ancak gerçek öyle değildi. Kendisi de bir şey bilmiyordu. Üstelik Yibo' ya ne yapabilirdi? Ya da ne söylerse Yibo Qing'den uzaklaşırdı. Böyle bir becerisi olsaydı bir senedir uğraşıp durmazdı öyle değil mi? Aynı zamanda, son seferde Yibo'ya bir daha zarar veremeyeceğini çok iyi anlamıştı. Kendi kendine bir çeşit söz vermiş gibiydi.

"Nerede olduğunu bilmiyorum."diye cevap verdi arkadaşına. "Son zamanlarda gelip gidip duruyor ama bilmiyorum ne olduğu. "

Arkadaşının bir şey söylemesine fırsat vermeden ayağa kalktı. Elinde hala dergiyi tutuyordu. "Bu biraz bende kalsın."dedi diğerlerine selam verirken. Ardından hızlı adımlarla uzaklaştı oradan.

Cebindeki telefonu çıkartsa da Yibo'yu arayacak cesareti bulamamıştı. Zaten birkaç kere aramıştı. Telefonu kapalıydı küçük olanın. Belki görürüm fikriyle kütüphaneye doğru yürümeye başladı. Görmek istiyordu çünkü, kafasındaki şeyleri netleştirme ihtiyacı vardı. Yibo ile düşman olamazdı, ona zarar veremezdi, peki ya arkadaş olabilirler miydi ? Bunun mümkün olup olmadığından emin değildi. Her şeyden önce, buna kafa yoruyor olmak bile olmaması gereken bir şeydi ona göre. O hiç böyle şeyler düşünmemişti, alışık değildi.

Can't Pretend~YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin