Perşembe günü fırtınası ile birlikte gelmişti. Karları eritecek dozda güneş, birkaç gündür İstanbul'un tepesinde kendini tüm ihtişamı ile gösterikten sonra yerini kapkara bulutlara teslim etmişti. Gökyüzü sanki delinmiş gibi yağmurunu sokaklara boşaltıyorken, Kafka Kafe uzun zamandır olmadığı kadar boştu bugün. İşyerinden çıktıktan sonra yorgunluk kahvesini içmeye uğrayanların sayısı bile azınlıktaydı. Birkaç masa ile başa çıkmak ortalıkta dolanan biz dört garson için iş bile değildi. Kalkmakta olan bir masanın hesabını aldıktan sonra mutfağa geçtim ve Engin'e bakındım. Sipariş olmadığı için mutfak ekibi de şu anda uyuyordu. Üzerime montumu geçirip depo kapısından çıktım ve merdivenlerin başında, fırtınadan korunmaya çalışarak sigara içen Engin'in yanına doğru yaslandım.
Kaşları hafifçe çatılmış, dudaklarını büzerek telefonuna bakıyordu Engin.
"Hala bulamadın mı istediğin gibi bir şey?" diye sordum ekrana doğru eğilip bakarak.
"Birkaç tane buldum ama çok pahalılar."
Tufan'ın bir hatfa sonra gerçekleşecek olan Uçan Halı Ödül Töreni'ne, Engin arkadaşı olarak eşlik edecekti. Altın yaldızlı davetiyesi, eline bugün ulaşmıştı. Elbette Onat ve benden başka hiç kimse şu anda Tufan ile Engin arasında bir ilişki olduğunu bilmiyordu. Birlikte bir kez market alışverişi sırasında görüntülenmişlerdi, onda da magazin haberine Tufan Özkan yakın arkadaşı ile birlikte alışveriş yaparken kameralara yakalandı manşetiyle yansımışlardı. Onlar için bu büyük bir engeldi, ödül törenine de arkadaş olarak katılmaları gerekiyordu. Engin, sabahtan bu yana kendine deli gibi törende giyecek kıyafet arıyordu.
"Gitgide ünlü olmaya başladın," dedim omzumu koluna sürttürerek. "Magazin haberinin altındaki yorumlarda sana fena düşmüşler."
"Sorma, mesaj kutuma yüzlerce istek düştü. Aralarında gerçekten güzel kadınlar var," diyerek kıkırdadı Engin. "Hedef kitlem benden nefret ediyor şu anda."
Engin kendisine mesaj atan bir iki kadını özellikle açtığında dudağım uçuklayacaktı az kalsın. Engin'i nasıl bir stalk yeteneği ile bulduklarını düşünmeyi bırakmış, güzelliklerine hayran kalmıştım. Dünyada cidden güzel kadınlar vardı.
"Sana bu kadarı yazıyorsa, Tufan'ın mesaj kutusunu düşünemiyorum," dedim başımı iki yana sallayarak.
"Teşekkürler, buna gerçekten ihtiyacım vardı," dedi Engin ters ters bana bakarak. Dudağımı ısırdım. Bazen düşünmeden konuşabiliyordum. Acaba Onat ünlü olsaydı, bununla başa çıkabilir miydim? Adamı ünlü olmadığı haliyle bile dışarda birlikte yürüdüğümüzde kesen onlarca kadın görüyordum. İlk kez duruşmasına gittiğim gün, salonda yalnızca kadınlar vardı ve o gün tahammül etmekte epey zorlanmıştım. Engin'e daha çok üzülmekten başka çarem yoktu şu anda. "Sanırım şunu sipariş edeceğim, daha fazla bakarsam gözlerim eriyip telefona akacakmış gibi hissediyorum çünkü. Bir sonraki ay da kuru ekmekle soğan kemirebilirim."
Engin'in favorilerinden bulup açtığı gül desenli takım elbiseyi inceledim. Takımın kendisi gül kurusu renginde, üzerindeki güller ise mor, bordo ve yavruağzı tonlarındaydı. Doğrusunu söylemek gerekirse gördüğüm en değişik takım elbiseydi bu, hatta Engin'den başka birinin üzerinde düşünemiyordum bile. Ama Engin'de...
"Bayıldım," dedim ellerimi heyecanla çırparak. "Bununla törenin en tarz adamı olursun!"
"Sence fazla kaçmaz mı? Yani biliyorsun Türkiye'de henüz toksik maskülenlik bir parça bile yıkılmadı da."
"İlk molozu sen devirirsin," dedim kararlı bir sesle. Hem insanlar ekranlarda dümdüz siyah takım elbiseli erkekler görmekten bıkmış olabilirdi. Ben Onat'ı o takımların içinde görmekten asla bıkmayacak olsam da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...