LÂCİVERT | OTUZ ALTINCI BÖLÜM ♤ HARABE

121K 7.4K 4.6K
                                    

Merhaba,

Nasılsınız bakalım..

Yoklama alalım, lâcivert çiçeklerim burada mı?

Her duygunun yoğun olduğu bir bölüm oldu. Satır araları boş kalmasın. Ne kadar çok yorum, o kadar uzun bölüm;) işi ticarete döküyorum :')

Keyifli okumalar diliyorum.

OTUZ ALTINCI BÖLÜM ♤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

OTUZ ALTINCI BÖLÜM

HARABE

Kaldığım odaya girdiğimde balkon camının önünde oturan Ahuzar Hanımı görmeyi beklemiyordum. Elim kapının pervazında, bedenim boşlukta sallanırcasına kalakalmıştım. "Kapıyı kilitle sonra da yanıma gel," zerre duygu barındırmayan mimikleriyle boğazımda, kalbimin hizasında bir taş belirdi. Öyle ki yutkunuşlarım orada sıkışıp kaldı.

Çıplak ayak tabanlarımla köşeleri bıçak gibi keskin çakış taşlarına basıyormuşcasına bir his içimi sarmış, benden bağımsız hareketlenen adımlarımla içeriye girmiş ve söylediğini yaparak kapıyı bir kez kilitlemiştim. Birkaç saniye asansörün bu katta olduğunu gördüğümde şaşırmış lâkin sorgulamamıştım. Asansörü Ahuzar Hanımdan başka kimse kullanmıyordu. Ancak kaldığım odaya geleceğini de düşünmemiştim.

Feri sönen gözlerimi tepkisizce karşımdaki kadına diktim. Arkasında muazzam bir manzara vardı. Gün batımıydı. Her gün içimden taşan huzurla izlediğim, aşinası olduğum manzara bu kez damağımda acı bir tat peyda etmişti. Ahuzar Hanımı benimle sohbet etmeye gelmediğini bilecek kadar tanıyordum.

"Gel otur şöyle," eliyle işaret ettiği berjere ufak adımlarla ilerledim. Beyaz, tüyleri yumuşacık olan halıya temas eden ayak tabanlarımla sıkıntıyla nefesimi verdim. Karşı karşıya gelmiştik. Berjere yavaşça oturdum. Sırtımı geriye yaslamadan, diken üstündeymiş gibi bir oturuş sergiliyor olsamda bunu göz ardı ettim. Ellerimi dizlerime bastırarak konuşmasını bekledim. Parmak uçlarımla elbisemin kumaşını eziyor, görünmez daireler çiziyordum.

Yüzündeki çizgiler, gözlerinin altındaki torbalar yakından daha çok belirginleşmişti. Uzaktan baktığınızda onu çok daha dinç zannedebilirdiniz. Ancak öyle değildi. Makyajın eksik olmadığı yüz hatlarını daha fazla irdelemedim.

İnce dudakları derin bir solukla aralandı. "Seninle hiç oturup konuşma fırsatımız olmadı," dingin bir ses tonu tercih etmişti. Gördüğüm kadarıyla çevresindeki insanları daima azarlıyordu. Şu an bu kadar sakin konuşuyor olması beni ürkütüyordu. "Başın sağolsun,"

Aylar sonra bile acı aynıydı. Kalbim ani bir sancıyla kasıldı. Birbirine bastırmış olduğum dudaklarımı kıpırdatmadan mimiklerimle karşılık verdim. Fazlasına gücüm yoktu.

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin