Düşmana gidiyordu. Her an doğuracak gibi şişkin karnıyla düşe kalka sürünerek gidiyordu. Ülkesi düştü, eşi öldürüldü. Zarif, renkli ormandaki küçük ailesi dağıldı. Yedinci çocuğuna hamile Ash bir insandı ve düşmanının kapısına gidiyordu. Herkesi öldürmüş cellatlara gidiyordu. Kocası öleceğini anlamıştı. Beyaz kanlı elleriyle çenesi tutmuş ve bu emri vermişti. Onu öldürenlere gitme emrini. "Ash... Maddox Demirdiş'e git. O-ona benim emanetim olduğunu söyle." Kocası büyük bir ihtimalle ölüm döşeğinde ne dediğini bilmeyecek kadar bilincini kaybetmişti. Onu öldüren, kanını henüz toprak bile çekmeden zaferiyle dönen klana göndermesinin başka açıklaması yoktu. Ama dönülmez sözü vermişti. Bedenine sözünün işareti kazılmıştı. Gün doğmadan gitmezse ölecekti. Karnında son peri çocuğu varken onların soyunu tek bir gecede tarihe karıştıran adama gitmesi kaderin trajik bir oyunu, ya da kocasının son salaklığıydı.