Korkuya bulanmış bir aşk hikayesi bu.. Ölümün soluklandığı, sırların örüldüğü, izlerin sıralandığı bir kasaba..
Bir katilin nefesini ensende hissetmek mi daha ürkütücü yoksa aşkın pençesine düşmek mi?
Küçük ve kendi halinde bir deniz kasabasında yaşayan Damla ile arkadaşlarının en büyük heyecanı, lise son sınıfa geçmeleri ve hayatlarının yönünü belirleyecek üniversite sınavının gittikçe yaklaşmasıdır.
Yaz tatilinden önce, Damla'nın erkek arkadaşı Arda aniden genç kızdan ayrılır. Oldukça zor bir yaz geçiren Damla, hem Arda ile yeniden karşılaşmak hem de dikkatini derslere vermek arasında gidip gelirken, kasabada ilginç ve bir o kadar da korkutucu cinayetler işlenmeye başlar.
Kendine MEHDİ diyen katilin öngörülemez adımlarını takip etmeye başlayan son sınıf öğrencileri, yeni kurbanı bulmaya ve korumaya çalışır.
Damla, Savaş, Beyza, Metin, Arda gündelik hayatlarındaki aşk sürprizlerine ve sınav telaşına devam ederken, bir yandan da ölümün soğuk nefesini enselerinde hissetmektedir.
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.