Ben hasta bir insanım... Gösterişsiz içi hınçla dolu bir adamım ben. Sanıyorum, karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz, ne hastalığımdan anladığım var, ne de neremin ağrıdığını tam olarak biliyorum. Tıbba, hekimlere saygı duymakla birlikte, şimdiye dek tedavi olmadığım gibi, bundan sonra da böyle bir şey düşünmüyorum. Üstelik boş inançları olan bir insanım, hem de tıbba saygı duyacak kadar. (Oldukça iyi bir öğrenim gördüm, boş inançlara inanmamam gerekirdi, ama inanıyorum işte.) Hayır, hayır, salt hıncımdan dolayı tedavi olmak istemiyorum.
Siz bunu anlayamazsınız. Ama ne ziyanı var, ben anlıyorum ya! Bu huysuzluğumla kime kötülük edeceğimi açıklamak elimde değil, bunu ben de bilmiyorum; bildiğim bir şey varsa, o da tedaviden kaçmakla hekimlere bir "zarar veremeyeceğim" olsa olsa bütün zararı kendimin çekeceğidir. Yine de hıncımdan tedavi olmuyorum! Karaciğerim ağrıyormuş, varsın daha beter ağrısın!
-Tamamlandı-
Korkuyla doğmuş, gizemle harmanlanmış oyuna var mısın?
...
Ölümle yapılan bir satranç maçı... Her hamlede bir cinayet
...
Sıradan bir gündü... Taki ceza zamanı gelene kadar
Bir oda, bir cinayet ve beş genç
...
İnsan bazen kör olur yanındakini göremez daima uzaklarda arar.
Aylarca yapılan gizemli cinayetler, geride iz bırakmadan giden amansız katil.
...
Hayatta kalmak için daima sessiz ol
...
Sadece bir ceza almıştık, hepsi bundan ibaretti kim bilebilirdi içine düştüğümüz bu nehir bizi sonu olmayan çıkışa sürüklesin? Kim bilebilirdi bu kocaman okyanusun ortasında boğulup gidebileceğimizi?
Kim bilebilirdi ki bu denizin akıntısına kapılacağımızı?