Karanlığa alışmamış gözlerini kısarak etrafında gezdirdi. Uçsuz bucaksız bir ormanın içinde yapayalnızdı. Etrafta usul usul esen rüzgarın ağaç yapraklarına çarpınca çıkardığı ses dışında hiçbir ses yoktu. " Neredeyim ben?" dedi etrafında dönerken " Neresi burası?" birkaç dakika nerede olduğunu çözmeye çalışmış daha sonra ise bulunduğu yerden ayrılıp yürümeye başlamıştı. Yürüdü bir çıkış yolu bulabilmek için durmadan yürüdü fakat sanki bir labirentin içindeydi ne kadar çıkış noktası bulmaya çalışa da geçtiği yolların hepsi birbirinin aynısıdı sanki. Biran soluklanmak için durduğunda garip bir his doğmuştu içine usulca başını arkasına çevirerek etrafına bakındı ve daha sonra hızla koşmaya başladı. Çalıların arasından fırlayan bir kurtla daha da hızlandırdı bacaklarını ta ki karşına biranda çıkan manzarayı görene kadar. Nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde bir kurt sürüsünün tam da ortasına düşmüştü. Çevresinde yarım bir daire oluşturarak durmuş kan kırmızısı gözlerini Gökkurtun üzerine dikmişlerdi. "Vakit geldi " dedi az önce kendisi koşturan kurt yanına yaklaşarak. " Vakit geldi" Çevresini saran diğer kurtlar da etrafında dönerek aynı şeyi söylüyorlardı. "Vakit geldi" " Vakit geldi" " Vakit geldi" " Vakit geldi" Yanında kendisini koşturan beyaz yeleli kurt kırmızı gözlerini gözlerine dikerek uzun uzun baktı ve tekrardan konuştu " Zaman bitti beklemenin sırası değil artık vakit geldi!!" KEMERLERİNİZİ SIKI BAĞLAYIN GEÇMİŞE GİDİYORUZ!!!