Sekiz yaşında, babasını kaybetse de, onu ayakta tutan, ruhunu besleyen bayrağı ve vatanıydı.
Yıllar sonra babasının mesleğini göğsü gere gere, tırnaklarını kazıya kazıya alan, üsteğmenlik rütbesine kadar çıkan Elzem Karadoğan, kaos timinin komutanıydı. Ta ki, gittiği görevde, kimliğini gizlemiş bir yüzbaşı ile tanışana dek.
Yüzbaşı Barut Kara Saruhan, ikisinin de kaderinin gökyüzünde çizilişinin adımını atmıştı. İki yıldız yan yana durduğunda, gün doğumunda kaybolacaklarından habersizlerdi.
**
Tuttuğum silahım kabuslarımın başını çekse de vazgeçmeyen bir ben vardım. Yıkımlarım, parçalanmışlıklarım, yok sayılışlarım, ölümlere şahit gözlerim, yaşadığım darbelere karşı dik duran başım. Hepsi ama hepsi bendi. Ben kimdim?
Buydum.
Ölümdüm, yaşamdım, intikamdım, kaybedendim ya da kazanandım.
Bir çocuk vardı geçmişte dur durak bilmez, delinin teki. Bilirdim hep, canı yanardı. Ne kadar gülse, ne kadar mutlu hissetse akşamında yalnız kalması yeterdi.
Zaman, onun için milim milim işlerken, yalnız o küçük kız çocuğu büyüdü, kadın oldu. İlk vatan dedi sonra acım. Onu ve babasını yıkanları parçalamaya yemin etti. Yolunu çizdi, gücünü buldu, öfkesine sarıldı, kanayan yarasını umursamadı, kararan gözleri; ölümü fısıldıyordu.
**
"Bir kaç dakika önce çok doğru söyledin. Tanışalım."
Elini sıkmadım.
"Batak."
"Gerçek adın ne?"
"Yok." dedim sertçe. "Batağım."
"Bataksın," dedi boş elini kendine çekip, cebine sıkıştırırken. Anlamış gibi başını aşağı yukarı sallarken, gülümsedi. Az önceki sinirli halinden eser yoktu. Gözlerimin içine içine bakarken, "Yüzbaşı Barut Kara Saruhan." demesiyle başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Dudaklarım aralandığında, rütbe yukarımda olan komutanımı tehdit ettiğim gerçekliğiyle yüzleşiyordum.
[30.06.23]
| yetişkin içeriktir. |
İnsanın en masum olduğu dönemi çocuk olduğu zamanlardır, öyle değil mi?
Doğru. Fakat eksik.
İnsanın en acımasız olduğu dönem de çocuk olduğu zamanlardır.
Kimi çocuk sevgiyle arkadaş edinir, oyunlar kurardı. Kimisi ise tek bir korku salmasıyla etrafına toplardı kendi tebaasını.
Ben ve benim gibi çocukların sevgi cumhuriyetine karşı, zorbaların korku imparatorluğuydu aslında durum kısaca.
Diyelim ki bir zamanlar çocuktuk. Biz de, onlar da. Lisede de mi çocuktuk? Türlü türlü oyunlar kurarken de mi çocuktuk? İnsanların hayatlarında unutamayacağı anılar bırakırken, hafızalarından kazıyarak silmek istemelerine rağmen bunu başaramıyor oluşlarının sorumlusu olurken de mi çocuktuk? Tuvalete kilitlerken, okulun önünde alay konusu ederken, yapmadıkları şeylerle suçlarken ve hatta manipüle ederek kendilerinden bile şüphe etmelerini sağlarken de mi çocuktuk?
Değildik. Ne biz ne de onlar. Bunu inkar edecek insanın vicdanı sorgulanmazdı zaten.