Şeftali Tarlaları ve Sis Dağıtıcıları
16 parts Ongoing "Hayat ne ki sonuçta diyor ya hani, böyle duyunca yabancı birinin boş tesellisi gibi geliyor bazen... Ama bunu hayatın kendisi söylüyor aslında. Baksana, her an bir şeyleri kaybediyoruz. Somut bir şey olmasına gerek yok, dakikalar bile birer birer gidiyor. Parmaklarımızın arasından akıp gidenleri görmek özel üçgenleri görmekten daha kolay. Bunu hissettikçe ruhumuz üzülüyor mesela, hep bir şeylerin arkasından bakıyoruz. Belki ağlıyoruz, yağmur yağdırıyoruz, altımızdaki çiçekleri suluyoruz. Yağmur bir yere kadar iyi geliyor onlara ama başlarında bekleyip güneşi kapatan bir korkuluk da oluyoruz aynı zamanda. Sonra, çiçek solup gidiyor bu yüzden, bir de buna ağlıyoruz. Öyle olmaz ki ama, bulutlar bile sadece yağmur yağdırmaz. Güneşle konuşur, yeni bulutlarla tanışır, bambaşka hikâyeler dinler, onları Ay'a anlatır... Biz bulut olmuyoruz. Hani şehir meydanlarına yapılan küçük, yapay şelaleler olur ya, ondan oluyoruz biz. Hep su akıtıyoruz ama bir denize varmıyoruz, aynı yerde dolaşıp duruyoruz. Hayat hiçbir şey değil ama çok şey, daha üstüne ağlanacak o kadar çiçek var ki... Dedim ya hep reddediyor diye, çok tatlı reddediyor aslında. Biliyor çünkü sonrasında gelecekleri. Bak mesela nasıl biliyor musun? Böyle annen küçük, tadı olmayan ve onlara niye tatlı dendiğini bilmediğin kurabiyelerden yapmış ama onları yemene izin vermiyor. Çünkü dolapta soğumayı bekleyen kocaman, devasa bir şeftalili kek var ve onun tadını çıkarman için midenin bomboş olması la- Şeftali deyince yüzünü buruşturma!"