KANIT
  • Reads 160
  • Votes 26
  • Parts 2
  • Reads 160
  • Votes 26
  • Parts 2
Ongoing, First published May 01, 2021
Çığlıklarına aldırış etmedi, yalvarmasına, sanki kaçabilecekmiş gibi bağlı olduğu sandalyeden geri geri gitmeye çalışmasına. Kadın ne derse desin sustu. 

"Öldür beni! Dayanamıyorum, dayanamam! Bu kadar cani olamazsın!" 

Kendi caniliğini hiçbir zaman görmemiş biri olarak ona cani demesi içler acısıydı. Beni öldürme demeyi bırakmış olmasına kahkahalarla gülebilirdi, çıkınca buna gülmeyi aklına kazıdı. Acısız öleceğini düşünüyordu hala, bu düşünceyi beyninden silmek lazımdı, beynine ulaşabilmesi için ise simsiyah beline kadar gelen saçlardan kurtulmalıydı önce. 

Kapağını açtığı şişeyi yavaşça kaldırıp döktü, saçları erirken boğazları parçalanırcasına bağıran kadını umursamadı. Bu ağaçlık alanda kimse duyamazdı onları. Yavaş yavaş döktüğü kezzap kafa derisini eritip beynine ulaştığında, orman ilk geldikleri anda olduğu gibi sessizliğe kucak açtı. 

Güzel, dedi kendi kendine, sessizlik çok güzel. 

Bir baykuş sesi işitti o sırada, gülümsemeden edemedi. Sabah uyuyan bu kuş gece avlanmak için uyanırdı. Tıpkı onun gibi. Demirden bir simge bıraktı tırnaklarını söktüğü kanlı ellerin arasına.

****

Dikkat! Bu kurgu gerçek olmamakla beraber şiddet ve küfür içerir. 

+18

****
All Rights Reserved
Sign up to add KANIT to your library and receive updates
or
#38kanıt
Content Guidelines
You may also like
SİYAHİR  by ben1deniz
14 parts Ongoing
Havanın sıcaklığı, çölün ortasında bir yangına dönüşmüştü. Kumlar, güneşin altında daha da sertleşiyor, her adımda bacaklarınıza yükleniyordu. Sırtındaki çanta, sanki her saniye biraz daha ağırlaşıyor, ama o hiç durmaz, yürümeye devam ediyordu. Adımlarını atarken, gözleri sadece ileriyi görüyordu. Burası, askerlerin kaybettikleri her şeyin, her umudun olduğu yerdi. Zorluğun başladığı, ancak vücutlarının ona alışmasıyla bir şekilde unutmaya çalıştığı yerdi. Burası, zihninin sınırlarını zorladığı, karanlık düşüncelerle baş başa kaldığı yerdir. Saatler geçtikçe, ayaklarındaki acı, aslında daha fazlasını hissettirmeye başlar. Bir müddet sonra, fiziksel sınırların ötesine geçer ve zihin buna ayak uydurur. İlk başta kaslarınız bağırırken, sonradan sadece bir donukluk kalır. Vücudun ne kadar yorulursa yorulsun, komutanın emri, görevdeki sorumluluğun baskısı, bir adım daha atmanı sağlar. Çünkü geri dönemezsin. Bir çığlık duymamak, bir yudum su içmeden yol almak... Bu, tüm askerin yaşadığı mücadeleydi. Kendini bir çukurun dibinde hissettiğin zaman, etrafındaki dünyayı duyamazsın. O kadar yalnızsındır ki, neredeyse hayatınızdaki her şeyin geçici olduğunu düşünmeye başlarsınız. Ama her gün bu hatırlatma bir şekilde unutulur. Çünkü seni bekleyen görev vardır. Ve o görev bitmeden, ne kadar acı çeksen de devam etmek zorundasındır. Gözlerinde uyku eksikliği, vücudunda kanla karışmış terin izleri, aslında seni oraya getiren o içsel güçle savaşıyor gibidir. Bazen derin bir nefes alırsın, ve sonra bir adım daha atarsın. Ama bu bir seçim değildir. Sadece, bir asker olmanın tanımıdır.
You may also like
Slide 1 of 10
SİYAHİR  cover
Yüzbaşı "Kan"🩸 cover
Mesaj | Texting +18 cover
ASKER / GERÇEK AİLEM  cover
DİLSİZ KURT cover
BİNBAŞI'M cover
Mafyamı +18 cover
ARYON cover
KURŞUNİ(mafya)  cover
DİRENİŞ cover

SİYAHİR

14 parts Ongoing

Havanın sıcaklığı, çölün ortasında bir yangına dönüşmüştü. Kumlar, güneşin altında daha da sertleşiyor, her adımda bacaklarınıza yükleniyordu. Sırtındaki çanta, sanki her saniye biraz daha ağırlaşıyor, ama o hiç durmaz, yürümeye devam ediyordu. Adımlarını atarken, gözleri sadece ileriyi görüyordu. Burası, askerlerin kaybettikleri her şeyin, her umudun olduğu yerdi. Zorluğun başladığı, ancak vücutlarının ona alışmasıyla bir şekilde unutmaya çalıştığı yerdi. Burası, zihninin sınırlarını zorladığı, karanlık düşüncelerle baş başa kaldığı yerdir. Saatler geçtikçe, ayaklarındaki acı, aslında daha fazlasını hissettirmeye başlar. Bir müddet sonra, fiziksel sınırların ötesine geçer ve zihin buna ayak uydurur. İlk başta kaslarınız bağırırken, sonradan sadece bir donukluk kalır. Vücudun ne kadar yorulursa yorulsun, komutanın emri, görevdeki sorumluluğun baskısı, bir adım daha atmanı sağlar. Çünkü geri dönemezsin. Bir çığlık duymamak, bir yudum su içmeden yol almak... Bu, tüm askerin yaşadığı mücadeleydi. Kendini bir çukurun dibinde hissettiğin zaman, etrafındaki dünyayı duyamazsın. O kadar yalnızsındır ki, neredeyse hayatınızdaki her şeyin geçici olduğunu düşünmeye başlarsınız. Ama her gün bu hatırlatma bir şekilde unutulur. Çünkü seni bekleyen görev vardır. Ve o görev bitmeden, ne kadar acı çeksen de devam etmek zorundasındır. Gözlerinde uyku eksikliği, vücudunda kanla karışmış terin izleri, aslında seni oraya getiren o içsel güçle savaşıyor gibidir. Bazen derin bir nefes alırsın, ve sonra bir adım daha atarsın. Ama bu bir seçim değildir. Sadece, bir asker olmanın tanımıdır.