Jiang Yao otizmle büyüdü.
Bir bitki gibi sessiz, uslu, hiçbir şeyle ilgilenmez ve acıdan anlamazdı.
Ailesi endişeleniyirdu ve onu tıbbi tedavi görmeye götürdü ama iyileşmedi.
Onu özenle yetiştirmişlerdi.
Bir gün 20 yaşındayken aniden ortadan kayboldu.
Jiang Yao bir yıl boyunca ortadan kayboldu, ailesi ve polis tüm güçlerini kullandı ama onu bulamadılar.
Bir yıl sonra, aniden kapının eşiğinde paçavralar içinde belirdi.
Vücudunda kan vardı ama DNA ona ait değildi.
Gizemli bir şekilde ortadan kayboldu ve gizemli bir şekilde ortaya çıktı. Jiang Yao o yıl ait tüm anılarını kaybetmişti.
...
Jiang Yao aynaya baktı ve şöyle dedi:
"Kalbimde bana sürekli dünyanın güzel olduğunu ve iyi yaşamam gerektiğini söyleyen bir ses var."
Kalbindeki bu ses ona her zaman eşlik etmiş ve onu cesaretlendirmiştir.
Hatta tuhaf bir olayla karşılaştığında ona nazikçe şöyle derdi:
"Gözlerini kapat ve bana bırak."
Jiang Yao bu sese kayıtsız şartsız güveniyordu.
Bu nedenle, balıksı ve sümüksü balık adamlar ayak bileklerinden tutup onu derin denize sürüklediğinde, solgun ve solmuş cesetler onu uçuruma sürüklediğinde...
İtaat eder ve gözlerini kapatırdı.
Zihninden sayardı, bir, iki, üç...
Yüze kadar saydığında yavaşça gözlerini açar ve etrafının parçalanmış cesetlerle çevrili olduğunu görürdü.
Ve kendisi, bir diken yığınının önünde duruyordu.
Elinde en narin gülü tutuyordu.
Jiang Yao her zaman ikinci kişiliğinden doğan bir akıl hastalığı olduğunu düşünmüştü.
Ta ki bir gün birinci sınıf bir takım elbise özel tasarım mağazasının önünden geçene kadar.
Hiç takım elbise giymemişken, farkında olmadan pürüzsüz, yumuşak, üstün kumaşı okşadı.
Bir an için, birinin kollarına sarılmış terli, yapış yapış teninin dokunuşunu hatırladı.
...
Bana doğru emin adımlarla yanıma geldi .
"Bana abi dememen konusunda seni uyanmıştım!"
" Ben sana abi demek istiyorum!" Dediğimde gözlerime uzunca baktı.
Ve hırladı!
Ne bir dakika Barlas hırladı mı !?
Bı an bağırdı ama yer gök inledi . Gözleri öfke li doluydu . Korkudan nerdeyse bayılmak üzereydim .
"AŞIĞIM LAN !" Diye kükredi bana sonra ise gözlerindeki öfke çaresizliğe dönüştü
" Aşığım hemde köpek gibi ... Ölürüm yoluna ! Bana bir adım gel bin adım gelirim . Hayatımın çiçeği bana gülse ölürüm ölürüm! ... Niye sevmedin beni !? Ha niye ben senin için herşeyden vazgeçecekken niye sevmedin beni Sare? Sarem.."
Sonlara doğru sesi kısılmıştı.