Yarım Omega
  • Reads 38,914
  • Votes 3,148
  • Parts 16
Sign up to add Yarım Omega to your library and receive updates
or
#8orman
Content Guidelines
You may also like
Başka evrende by ftmhdv_
16 parts Ongoing
"Kitap okumayı seven bir kızın, birdenbire değişen hayatı..." --- Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ne öfke, ne şaşkınlık, ne de merhamet... Sadece boşluk. Sanki gözlerimin içine bakarken bile beni görmüyordu. Yoksa tam tersi... içimi tamamen okuyordu. Acaba aklından ne geçiyordu? Düşünceleri benimkiler kadar karışık mıydı, yoksa içinde buz gibi bir soğukluk mu vardı? Bilmek istedim... ama bir yandan da öğrenmekten korktum. "Ne oldu, artık kaçmayacak mısın?" dedi, sesi alaycı bir merhametle doluydu. Dudaklarının kenarında küçümseyici bir gülümseme vardı, ama gözleri... Gözleri buz gibi soğuktu. "Hadi, durma. Koşmaya devam et." Sesi yumuşaktı ama içinde tehdit saklıydı. "Seni bulamayacağımı mı sandın?" Bu sefer sesinde alay yoktu. Ciddiydi. Beni gerçekten bulacağına başından beri emindi. "Demek pes ediyorsun." Hayır... Pes etmeyecektim! Durmayacaktım! Bedenimi saran korkuya aldırmadan hızla arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Ayaklarımın altındaki zemini hissetmiyordum artık. Ne acıyı hissediyordum, ne soğuğu. Tek bir şey vardı içimde: Korku. Sessizlik içimi kemiriyordu. O yüzden... Dayanamadım.Başımı çevirdim.Orada değildi.Adımlarım yavaşladı. Göğsüm hızla inip kalkıyordu ama bir anlığına, sanki kurtulmuşum gibi hissettim.Sonra...Birine çarptım. Beni aniden kavrayıp sırtına attığında, onun Victor olduğunu fark ettim.Kendimi, rüzgârda savrulan bir yaprak gibi çaresiz ve kaybolmuş hissettim.Kollarım havada savrulurken, çırpınıyor, ama bir türlü kurtulamıyordum...
TUĞRA [İNVERNESS 1] by EbruMelekT
64 parts Ongoing
Kapak: benbittimaq Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasında Tuğra, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Tim, Tuğra'sız dönmenin acısını ve şaşkınlığını yaşarken, Tuğra ise kendini beklenmedik bir zamanın içinde bulur. Tam 300 sene önceye, İskoçya'ya gitmiştir. Tuğra, hem kendi gerçekliğine dönmeye çalışırken hem de İskoçya'nın gizemli topraklarında hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte zamanın ve mekanın sınırlarını zorlayan aşk, dostluk, gizem, aile ve sadakat hikayesi de gelişir. Hayatının yeni savaşı başlar, bu sefer kılıçlarla... Kesit: --- Bir Ingiliz kadınının burada ne işi var?" Diye devam etti karşımdaki adam İngilizce konuşarak. "İngiliz değilim, Türküm" dedim ama adamların hepsi anlamaz gözlerle bakmaya başlamıştı. Zaten vücutları komple boyanmıştı ve korkutucu tipteydiler. "Türk mü?" Neler oluyordu?? Az önce çatışmanın ortasındayken ortalık kurak araziydi. Mağaranın arka kapısından çıkınca böyle büyük bir ormana nasıl gelmiştim ki? Hem ben haritacıydım ve bölgede böyle bir orman olmaması gerekiyordu. Birazdan tim arkadaşlarım da beni bulurdu nasılsa. "Bizimle geliyorsun" diye devam etti esmer, uzun saçlı dev gibi olan adam. "Burası neresi?" Dedim aynı adama bakarak. Sanırım bu grubun lideriydi. Kamuflajıma attığı tuhaf bakışları ise görmezden geldim. Ancak kısa süren sessizlikte, o boğuk sesini tekrar duydum. "Klanıma hoş geldin küçük kız..."
Celladımla Son Dans by BlackSunny1
22 parts Ongoing
Meşe gayet sıradan bir hayata sahipti. Ta ki kendini entrikalarla dolu okuduğu bir romanda bulana dek... Tabi ki hikayenin asıl kahramanı, güzeller güzeli Ashley olmamıştı. Bu fazla iyimser olurdu sanırım. O elbette romanın kötü ve imparatora aşırı derecede takıntılı karakteri leydi Efran'dan başkası değildi. Ah, tahmin edersiniz ki kendisi ölüme mahkumdu. Tabi ki ölümü aşık olduğu imparatorun elinden olacaktı. O celladına aşık olmuştu. Ama her şeyi kaybetmiş değildi. Elinde okuduğu roman sayesinde paha biçilmez bilgilerle bu dünyaya düşen Meşe, celladıyla düşman olmak yerine iyi biri rolüne bürünmeye karar vermişti bile ama asla tahmin edemeyeceği duygular kapısını çaldığında bu kararlı duruşu nereye varacaktı, orası tartışılırdı. O halde webtoon tadındaki bu hikayeye hoşgeldin! "Söylesene. Bu yeni taktiğin mi?"diye sordu karşıya bakarken. Kaşlarımı çatarak baktım. "Neden bahsediyorsunuz majesteleri." Vücudunu bana döndürdü ve "Böyle umursamaz olman ve güçlü durmaya çalışman. Beni etkilemek için yeni bir taktiğin mi?"diye bitirdi cümlesini. Ona şaşkınlıkla baktım. Bu adam su egosundan ne zaman vazgeçecekti? "Size defalarca söyle-..."diye uzun bir nutuk çekmeye başlayacaktım ki belime konan elle konuşamadım. Prens belime koyduğu eliyle beni yavaşça kendine yaklaştırdı. Kendisi de iyice bana sokulurken yüzüme doğru fısıldadı. "Eğer öyleyse..." Sustu. Bir süre gözlerimin içine baktı ve devam etti. "Eğer öyleyse kesinlikle işe yarıyor." Söylediği kelimelerle kalbim yine aynı şeyi yaptı. Hiç olmaması gereken biri için hızla çarpmaya başladı.
You may also like
Slide 1 of 10
Başka evrende cover
YASAKLANMIŞ TUTKU +18 cover
TUĞRA [İNVERNESS 1] cover
Yılan Yuvası cover
BAŞ BELASI/ *Yarı texing* cover
Vampirella (gxg) cover
FIRTINA ZAMANI  cover
YIRTICI GÖZLER cover
Azrathia'nın kamçısı cover
Celladımla Son Dans cover

Başka evrende

16 parts Ongoing

"Kitap okumayı seven bir kızın, birdenbire değişen hayatı..." --- Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ne öfke, ne şaşkınlık, ne de merhamet... Sadece boşluk. Sanki gözlerimin içine bakarken bile beni görmüyordu. Yoksa tam tersi... içimi tamamen okuyordu. Acaba aklından ne geçiyordu? Düşünceleri benimkiler kadar karışık mıydı, yoksa içinde buz gibi bir soğukluk mu vardı? Bilmek istedim... ama bir yandan da öğrenmekten korktum. "Ne oldu, artık kaçmayacak mısın?" dedi, sesi alaycı bir merhametle doluydu. Dudaklarının kenarında küçümseyici bir gülümseme vardı, ama gözleri... Gözleri buz gibi soğuktu. "Hadi, durma. Koşmaya devam et." Sesi yumuşaktı ama içinde tehdit saklıydı. "Seni bulamayacağımı mı sandın?" Bu sefer sesinde alay yoktu. Ciddiydi. Beni gerçekten bulacağına başından beri emindi. "Demek pes ediyorsun." Hayır... Pes etmeyecektim! Durmayacaktım! Bedenimi saran korkuya aldırmadan hızla arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Ayaklarımın altındaki zemini hissetmiyordum artık. Ne acıyı hissediyordum, ne soğuğu. Tek bir şey vardı içimde: Korku. Sessizlik içimi kemiriyordu. O yüzden... Dayanamadım.Başımı çevirdim.Orada değildi.Adımlarım yavaşladı. Göğsüm hızla inip kalkıyordu ama bir anlığına, sanki kurtulmuşum gibi hissettim.Sonra...Birine çarptım. Beni aniden kavrayıp sırtına attığında, onun Victor olduğunu fark ettim.Kendimi, rüzgârda savrulan bir yaprak gibi çaresiz ve kaybolmuş hissettim.Kollarım havada savrulurken, çırpınıyor, ama bir türlü kurtulamıyordum...