"Bir gün evlat, Metehan gibi birisi çıkacak ve yeniden Doğu Türkistan özgür olacak. O zamanı ben görmesem bile, sen göreceksin."
Babam bunu söylemişti, formik asitle yakılmadan önce... O an çocukluğumun sona erdiği andı. Gözlerimin önünde yanan bir umut, ama kalbimde filizlenen bir inanç...
Boynumun arkasına çini sembolize eden kızgın demirle vurduklarında, geçmişimi değil, geleceğimi mühürlediler. O mühür, yalnızca bir acının değil, bir davanın, bir halkın özgürlüğe olan özleminin işareti oldu.
Şimdi buradayım. Ay Işığı Sonatı Timi'nin bir parçası olarak, modern bir Metehan'ın ardında ilerliyorum. Onun kararlılığı, cesareti ve liderliğiyle ilham buluyorum. O adımları takip ederken, her görevde Doğu Türkistan'ın özgürlüğü için dökülen teri ve gözyaşını hissediyorum.
"Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca.
Geldiğimden beri bakışları bakışlarımdan ayrılmayan adama gülümsedim nazlı nazlı. Daha sakin ve yumuşak ve sessiz çıkmaya başladı sesim,
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakışlarla bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu yanımda oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi. Geceyi onun kollarında bitireceğimden emindi.
***
Hikaye tamamen kurgudur. Gerçek olay ve kişilerle alakası yoktur.