"Bu iş olacak, Hümeyra. Ne kadar inat edersen et, kendine bir koca bulmadan bu evden çıkamazsın!"
Hümeyra bir adım geri çekildi. İçinde öfke, korku ve çaresizlik birbirine karışmıştı.
"Yenge, ben o adamı istemiyorum!"
"Ne istediğin umurumda bile değil!" Kadının sesi sertleşmişti. "Dayın da benimle aynı fikirde. Ya uygun bir kısmetle evlenirsin ya da seni ben evlendiririm!"
Hümeyra'nın gözleri doldu ama dik durmaya çalıştı. Küçüklüğünden beri onun gözyaşlarına kimse acımamıştı, şimdi de acımayacaklardı. Kapana kısıldığını hissediyordu. Kaçamazdı, isyan edemezdi... Ama bir yol bulmalıydı.
Sonra bir an, aklına çılgınca bir fikir geldi. Tutku, inat ve çaresizliğin birleşiminden doğan tehlikeli bir fikir... Yüreği deli gibi atıyordu, ama şimdi başka bir çaresi yoktu.
Derin bir nefes aldı ve yengesinin gözlerinin içine bakarak yalan söyledi:
"Ben zaten bir adamla beraber oldum."
Sözler dudaklarından döküldüğünde, odanın içinde ağır bir sessizlik çöktü. Yengesi önce ne dediğini anlayamamış gibi baktı, sonra yüzü kızardı, kaşları çatıldı.
"Ne dedin sen?" Kadının sesi buz gibiydi.
Hümeyra geri adım atmadı. "Ben... O adamla oldum."
"Kim?" Yengesi sertçe sordu.
İşte şimdi, asıl kısımdı. İsmini söyleyeceği adam, Üsküdar'da kibriyle ve sertliğiyle tanınan biriydi. Bir yeniçeri subayı... Soğuk, sert, kadınlardan nefret eden bir adam.
"Yavuz Mustafazade."