"Kızım, uyanık mısın?" Bu sefer sesi biraz daha yüksek bir perdede çıkmıştı: Uyuyor bile olsam uyanmamı bekliyordu. Düzenli bir şekilde; nefes al, nefes ver. Kendime içten içe bunları söylüyor, kırpıştırarak açılmak istenen gözlerimi görmezden geliyordum. Ruhumu sarmalamış olan endişe dolu bulutlar tepemde dolaşıyor, zihnim yanlış bir hareket yapma ihtimalim karşısında alarm çanlarını çalıyordu. Gözlerimin önünde siyah bir perde vardı, göremeyen bir insanın duyarlı hissiyatı üzerimdeydi; görmek dışındaki tüm duyularım harekete geçmiş adeta diken üzerinde her yapılan hareketi algılamaya çalışıyordu. Sessizlik beni geriyordu; ağzından çıkabilecek tek bir cümle ruhumun üzerine koca bir kesik atar, kendi içimde bölünmelere yol açabilirdi. Zorlukla hakimiyetini kurduğum dünyam yerle bir olurdu. Kısa bir an için numaramı yutmadığından, üzerimdeki battaniyeyi çekip alarak uyumadığımı bildiğini söyleyeceğinden korktum; korku bedenimi yavaş yavaş ele geçiyordu. Korku tam karşımda duruyor ve bana doğru yaklaşıyordu, onu hissedebiliyordum: Zayıf bir anımı bekliyordu. Fakat korkumun aksine alkol kokusu burun deliklerimden yavaşça geriye çekildi, uzaklaştı. "İyi geceler kızım." Çıkan pürüzlü bir sesle, birazdan ağlayacağını belli edecek bir şekilde konuşmuştu. Ağlamasını sorun etmiyordum, ağlaması iyiydi. Tahta zeminime bastı, çıkan eğimli ses tekrardan kulaklarımı doldurdu. Nefesimi düzenli bir şekilde tutmak için çok çabalıyordum, giderken bile tüm dikkatinin üzerimde olduğundan emindim. Ve kapım gidişinin ardından gıcırdayarak kapandı. Aynı saniye gökyüzünde bir şimşek çaktı, ruhumun üzerinde dolaşıp duran gri bulutları dağıttı: Bir kez daha ruhumun üzerindeki bulutlar acı bir şekilde yağamadan yok edildi.
1 part