ARHAVİLİ
  • Reads 1,008,944
  • Votes 58,947
  • Parts 19
  • Reads 1,008,944
  • Votes 58,947
  • Parts 19
Ongoing, First published Jul 22, 2016
Mature
19 new parts
"Ben Karadenizliyim," dedi dudakları tehlikeli bir gülüşle kıvrılırken. "Biz sabahları ilk olarak hırçın dalgaları görmek isteriz." Gözleri gözlerimdeydi, sıcacık nefesi dudaklarıma çarpıyordu. "Ya evimizin manzarasında... Ya da kollarımızda uyanan kadının bakışlarında..."
Dudakları ansızın boynuma değdiğinde, titreyen dizlerime söz geçiremeyip onun kaslı kollarına tutundum. Tırnaklarımı tenine batırdığımı fark edemiyordum.
"Çok şey istiyorsun gibi geldi bana," dedim kendimi tutamadan.
Güldü. Ona çok yakışan, nadiren görebildiğim bir gülüştü bu. "Karadeniz..." dediği anda, başparmağı nefesimi kesercesine dudaklarımı buldu. "Hırçındır. Asidir. Zapt edilemezdir, vahşidir. Derinlerinde ne olduğunu asla bilemezsin. Onun azgın sularında yüzmeye alışkın değilsen akıntısında kaybolur gidersin. Ve sen Hazel... Tıpkı Karadeniz gibisin."

BU KİTAP YETİŞKİN OKURLAR İÇİNDİR!
 © Tüm hakları şahsıma aittir. İznim dahilinde olmaksızın alıntı yapılamaz.

Bu başlık Arhavili adıyla, 2016'da açılmıştır.
Bölümlerin yayınlanmaya başlama tarihi 22 Aralık 2023'tür.
Wattpad'de ARHAVİLİ adıyla yayınlanan ilk ve tek hikâyedir.

* Bu kitapta okuduğunuz bazı kişiler, kurumlar, olaylar ve kavramlar yalnızca hayal ürünüdür. Gerçekle en ufak bir ilgisi bile yoktur.
All Rights Reserved
Sign up to add ARHAVİLİ to your library and receive updates
or
Content Guidelines
You may also like
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK by bosverdilan
83 parts Complete Mature
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna bırakılan izler onu adım adım kendi geçmişine götürürken, geleceğini aniden tanımadığı insanların dudakları arasında bulur. Asla geçmemiş geçmiş, verilmiş sözler, kurtarılan hayatlar, doğrultulan namlular, yalanlar, fermanlar ve aşk. Devrim gibi bir kadın, Urfa'nın göbeğinde destan gibi bir sevdanın koynunda bulur kendini. Koca düzene baş kaldırıp o düzenin minnet ettiğine yenilmekse ne aklının ne de kalbinin kabulüdür. *** "Ağlarsam ölürüm." derken sesim düz, çoktan kabullendiğim bu gerçeği ilk defa dile getirişime rağmen sakindi. Çoktan. Saatlere dökülürdü ama bana şehirler aştıracak kadar çok gelen o vakit. Vücudumun ağrısı ruhumun sancısının çok altındaydı. Onun gözleri bende olsa da ben boşluğa odaklanmıştım. Üzerimde olan bakışlarının ağırlaştığını hissettim. Fetih bana çok ağır bakıyordu. Sırtıma yüklenen çuvallar biraz daha bel bükmeme sebep oldu. "Neden," dediğinde ne dediğimi çok iyi anlamış da yersiz bir sorgulayışa bürünmüş gibiydi. "serçe misin sen?" Kaşlarım hafifçe havalandı, başımın ağrısı belirginleşti. Uzun süreden sonra ona bakan ben oldum. Söylediği şeyin altındaki anlamı yakalamaya çalışıyordum ama buna çok uzaktım. Bunu anladı ve dudakları kıvrılacak sandım. Halbuki gülümsemeye çok uzaktık. "Serçeler," yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ağlayınca ölürlermiş. Bu yüzden mi bunca zamandır gözlerinin kuruluğu?" Bu konuşmadan sonra onun serçesi olacağımı, hatta olduğumu bilemezdim. Tıpkı bu topraklarda serçeyi öldürmenin kadını ağlatmak olduğunu bilmediğim gibi.
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR by ceyzabel
54 parts Ongoing Mature
"Ve unutma Zümrüt; tüm çiçekler yavaş yavaş, kırmızı güller çabuk solar." *** 1980 yılının Mayıs ayında, Dilektaşı Mahallesi'ndeki aylardır boş olan daireye genç bir adam taşındı. Tek başınaydı, bir karısı veya çocukları yoktu. Kimseyle konuşmazdı ve soğuk çehresi, tenindeki yanığa benzer farklı renkte izleri, şüpheli hareketleri nedeniyle kimsenin de onunla konuşmaya niyeti pek yoktu. Mahalleli, bu suskun ve gizemli adamın dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak bir Amerikan ajanı olduğuna karar vermişti ve adama kendi aralarında 'Dilsiz Ajan' diye sesleniyorlardı. Zümrüt Ayten Özsoy ise henüz yirmisine yeni basmıştı. Altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuydu. Hayat hakkında bilgisi bu aileyle ve bu mahalleyle sınırlıydı. Liseyi yarıda bırakmak zorunda kalmıştı, hayata en büyük kızgınlığı da buydu. Hayallerini baltalayan şey yoksulluk ve yoksulluğunun sebebi ise başlarındaki sorumsuz babalarıydı. Çoğunlukla bu kalabalık mahallenin cıvıltısında ömrünün çürüyeceğini ve ailesine rağmen yapayalnız öleceğini düşünürdü. Onun için hayat, ışıltılı bir oyun sahnesiydi ve bu sahne, akşam babası eve geldikten sonra perdelerini kapatarak karanlığa bürünürdü. Ve bir gün Dilsiz Ajan nihayet konuştu. Zümrüt Ayten Özsoy ise hayallerine çok yakın olduğunun henüz farkında değildi. (30.03.2021)
OKYANUS ALTINDAKİLER +18 by ilyadakassia
36 parts Ongoing Mature
~ Bu kitap psikolojik bir kitaptır. Ağır travmalar, şiddet, yasaklı madde kullanımı ve cinsellik içerebilir. ~ "Her zaman bu kadar trajik miydi tüm başlangıçlar? Bu kadar acı verir miydi sonlar? Gerçekten ölürken mi insan farkına varırdı yaşamanın ne olduğunu? Ondandır herhalde elimizden kayıp gittiğinde anlardık değerini çoğu şeyin... yılların, yaşlarımızın, sağlığımızın..." Perdenin arkasında, yukarıdakinin yazdığı trajikomik oyuna sıkışıp kalmış bir kadının ana karakter olmak için verdiği çabayla başladı her şey. Geçmişe dönecek, üstünü bir çarşafla kapadığı her şeyle yüzleşecekti. Bazı yüzleşmeler geçmişte kalanları şimdisine taşıdığında tek yapması gereken amacından sapmamaktı. Yeniden aşık olmamak, kimseyi affetmemek ve iyileşmek. Egemen Tuna, yeniden hayatına ansızın girene kadar her şey kontrolündeydi. İlk önce zaman kavramını yitirdi. Sonra da yer. An ve geçmiş birbirine karıştı ama yine de onun gözlerine bakarken uğruna savaştığı başlangıç ellerinden kayıp gitti. Bir tıp öğrencisi olan Eylül Hazan Akay, yeniden hayatına girmek için tüm kartlarını açık oynayan Egemen'e izin verecek miydi yoksa içinde biriktirdiği tüm yüzleşmeler ve intikamlar için elinden geleni yapacak mıydı? Kurtarmaya çalıştığı herkes gözlerinin önünde yok olup giderken, hayatın karşısına çıkardığı yeni şanslar için çabalamak hiç bu kadar cesaret istememişti. Almanya'dan İstanbul'a ve İstanbul'dan Mersin'e uzanan bu yolculukta başa çıkması gereken tek şey kendiydi. Bazı şeyleri itiraf etmek, bir psikiyatri odasında, doktorun kalemiyle hayat bulan o deftere anlatmaktan daha zordu. Gençlikte verilen hatalar, yer altı dünyasına bulaşan doğrular, en yanlış zamanda aşık olunan adamlar ve izi geçmeyen kazalar. Her şeye rağmen denemeye karar verdi.
You may also like
Slide 1 of 20
MAHİ (Mahalle Hikâyesi) cover
OYUNBOZAN cover
PERSONA cover
BUKALEMUN - 1 Çakal Avı - Alaz (Kitap oldu) cover
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK cover
ZAMANIN GÖLGESİ cover
PANZEHİR cover
KURŞUNİ(mafya)  cover
ARDIÇ  (DÜZENLEMEDE) cover
SON İNFAZ cover
Alya Asil  (GERÇEK AİLEM) cover
EHVENİŞER cover
Dönence cover
Mir cover
AZAZİLİN İNİ cover
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR cover
Yara'nın İdamı  cover
Mesaj | Texting +18 cover
OKYANUS ALTINDAKİLER +18 cover
BATAKLIK ~ ÖLÜM ŞEHRİ  cover

MAHİ (Mahalle Hikâyesi)

19 parts Ongoing

Yetişkin okurlar için uygundur! Bir Mahalle Hikâyesi... Çok daha fazlası... ✨ "Bak bana," diye fısıldadı. Dudaklarının arasından çıkan sıcak nefesi benimkilere dokundu. "Bir kere bana eskisi gibi baksan..." yalvarır gibi çıkan sesinin tonuyla tüm iradem dağıldı. "Bırak lütfen," derken gözlerimi kapattım. Elinin birini kaldırıp parmaklarını usulca yanağımda gezdirdi ve çeneme doğru indi. "Adımı söylemiyorsun artık," dedi dişlerini sıkarak. "Fark etmem mi sanıyordun?" Soru soruyordu ama benim buna verecek bir cevabım yoktu. "Senin dudaklarından dökülmesini istediğim öyle çok kelime var ki..." Eğilip anlını anlıma yasladı. Bu kadar yakınken tek nefesi paylaşıyor gibiydik. Onun aldığı soluk, benim dudaklarımda kayboluyordu. Benim sıklaşan nefeslerim ise sanki onu canlandırıyor gibiydi.