1.0

2K 91 39
                                    

~

"Rosie poop,uyandıysan aşağı gel valizlerini kapının önüne yerleştir. İki saat içinde orada olmamız gerekiyor."

Lisa'nın heyecanlı ve belki biraz da telaşlı sesiyle yatağımdan doğruldum.

Uzun zamandır bu günün hayalini kuruyorduk doğrusu kızlarla.
Ben ve Lisa Seoul Üniversitesi'nde hukuk okuyorduk. Jennie moda tasarımı okuyordu. Jisoo ise dijital oyun tasarımı okuyordu. Ve doğrusunu söylemek gerekirse bu yıl hepimiz için son derece yoğun ve tempolu geçmişti. En nihayetinde bugün de 3 haftalık gemi tatilimiz başlıyordu.

Evet yanlış duymadınız, koca bir 3 haftadan bahsediyorum.

Aslında kızlarla yıllardır böyle bir tatilin hayalini kurardık ancak hiçbirimiz bu kadar çabuk gerçekleşeceğini düşünmemiştik doğrusu.

Jennie'nin babası bürokrasinin önemli isimlerinden biriydi. Ve elinin kolunun ulaşamadığı çok az yer olduğundan gemi tatilini biraz da Jennie sayesinde çok daha uygun fiyata ayarlamıştık.

Ve işte şimdi gidiyorduk.

Yatağımdan kalktığım gibi çam ağaçlarına bakan penceremi açıp içeriyi havalandırdım.
Odamı toparlayıp banyoda işlerimi hallettikten sonra dün geceden ayarlayıp berjerin üzerine koyduğum üzerinde minik çiçekler olan beyaz elbisemi üzerime geçirdim.

Tatilden önce kuaföre gidip bakım yaptırırken saçlarıma kalıcı brezilya fönü yaptırdığım için hiçbir işleme gerek duymadan taramakla yetindim. Valizlerimi de alıp odadan çıktım.

Kızların bıcırtılarıyla sabahın bu saatinde bütün mahalle uyanırken sonunda 3 valizimi de taşıyabilmiştim.

Şaka gibi gelebilir ama şuan kapının önünde yaklaşık 16 valiz vardı ama bu çok da şaşırtıcı gelmesin çünkü Jennie Youtube'a videolar çektiği için instagram hesabında da çok aktifti. O yüzden muhtemelen gün içinde en az 3 kombin değiştirerek geminin her bir köşesinde fotoğraf çektirecekti.

Neyse ki sadece 7 valizle yetinmişti.

Hep birlikte Jisoo'nun yaptığı tostları yiyip kahvemizi içtikten sonra Jennie'nin babasının şoförü gelip bütün valizlerimizi küçük(!) bir kamyonete yükletti ve sonunda arabaya binip yola çıktık.

Yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculuktan sonra ulaşmıştık limana. Okyanusun uçsuz bucaksızlığı içimi titretirken 3 hafta boyunca denizde uyuyacağımı düşünmek birazcık gerilmeme sebep olmuştu doğrusu.
Şuana kadar hiç böyle hissetmemiştim ama nedense şuan birazcık tırstığımı itiraf edebilirim sanırım. Titanik filmini en azından 1 kez izleyenler neler hissettiğimi az buçuk anlayabilir...

Neyse ki gerekli check-in işlemlerini hallettikten sonra herhangi bir aksilik çıkmadan, 3 haftamızın geçeceği devasa gemiye adım atabilmiştik.

"Vaaaoh cidden! Kızlar biz şuanda gemideyiz dimi, inanmam için biri beni çimdiklesin. Belki de ders çalışırken zavallı bir şekilde uyuyakalmışımdır ve bu gerçek olamayacak kadar güzel bir rüyadır." Geminin ilk katını incelemeyi kesip Lisa'ya çevirdim kafamı. Şuan gözlerini pörtletmiş, çenesi yerçekimine yenik düşmüş adeta ciğerci kedisi gibi etrafı inceliyordu.

Özellikle Lisa bu tatil için aşırı heyecanlıydı çünkü kendisi tam bir sosyal kelebek olduğu için bu tatilin lafı açıldığından beri resmen bugün için gün sayıyordu.
Hee bir de güya falında çıkan hayatının aşkını burada bulacağına olan katıksız inancı da bu heyecanının bir parçasıydı.

Geminin ilk katı son derece ferah ve lüks dizayn edilmişti. Ortada sallanan kocaman bir avize vardı ve doğrusu geminin az da olsa sallantısından avizenin olduğu yerde kalmasını bir mucizeye bağlamıştım.

Her yere siyah beyaz koltuklar konulmuştu ve sağlı sollu dört köşede de asansörler vardı. Kısaca söylemek gerekirse konum ve yerleşim itibariyle devasa bir alışveriş merkezine benziyordu ilk kat.

Kızlarla beraber bir taraftan etrafı incelerken bir taraftan da asansörlere doğru ilerliyorduk.

İçeri alımlar başlamıştı ve yaklaşık 3 saat içinde gemimiz kalkacaktı.

Gelmeden önce kızlarla internetten incelemiştik geminin içini.
Sayamayacağım kadar çok fazla sosyal etkinlik imkanı vardı ve doğrusu şimdiden sabırsızlanıyordum.
Bunun dışında bir de duracağımız ülkelerde de bir kaç gün gezebilecektik ve bu beni inanılmaz heyecanlandırıyordu. Çünkü bu güne kadar Avustralya ve Japonya dışında hiçbir ülkeye gitmemiştim.

Ben yapacağımız şeyleri düşünedururken kızlarla odalarımızın olduğu kata geldik.

Odalar 2 kişilikti ve aramızda en başından kura çekerek halletmiştik. Biz Lisa ile birlikte kalacaktık.

Odaya girince göze çarpan ilk şey geniş kocaman bir yatak ve içeriyi aydınlığa kavuşturan boydan balkon camları olmuştu.

Lisa girer girmez koşarak kendini yatağa yüzüstü atınca dayanamayıp ben de onun üstüne atlayıverdim. Baya bir müddet kahkahalarımızın dinmesini bekledik.

"Yalnız Rosie, bu yatak rahat 2 kişiyi daha alırmış. Jisoo ve Jennie zaten avucum kadar." diyince kıkırdadım.

Kalkıp biraz hava almak ve manzaraya bakmak için balkona çıktım.

Okyanus sabah saatlerinde inanılmaz gözüküyordu. Ve içimde garip ama hoş bir his vardı. Küçük okyanus perileri kulağıma her şey mükemmel olacak diye fısıldıyorudu adeta.

Daldığım düşüncelerden sıyrılıp içeri geçeyim derken salak gibi balkon basamağına takılıp yüzükoyun yere yapışmıştım.

Çıkardığım gürültüden olsa gerek Lisa banyodan koştu.

"Rosie naptın seen?!? Hay allahım ya biliyordum bir aksilik çıkacağını her şey bu kadar mükemmel ilerleyemez diyordum, nedir benim bu bahtsızlığım? Gel buraya, bir yerine bir şey oldu mu?" normalde Lisa'nın şu yüz ifadesine gülerdim ama şuan bileğimin acısından yapabildiğim tek şey yüzümü buruşturmak olmuştu.

"Kanka ben galiba ayağımı kırdım." Lisa derin bir nefes vererek kolumdan tuttuğu gibi yanına düştüğüm yatağa oturttu.

"Salak salak konuşma istersen, kırık olsa duramazsın. Muhtemelen burkuldu ama biz ne olur ne olmaz yine de gidip gösterelim. Her katta revir vardır zannediyorum ki, sen bekle ben gidip bir bakayım nerede olduğuna. "
Lisa'yı başımla onayladıktan sonra derin bir nefes vererek yatakta geriye yaslandım.

Şaka gibiydi resmen, biz bir aksilik çıkmasın derken dakika bir gol bir resmen belayı paratoner gibi üzerime çekmiştim.

Küçük okyanus perilerine unutun gitsin zira ben bu uğursuzlukla gemiyi batırmazsam iyidir.

Böyle oflaya puflaya geçen bir 5 dakikanın ardından Lisa odaya geri dönmüştü.
Koluma girdi ve yavaş yavaş odadan çıktık, çok çaktırmamaya çalışıyordum lakin canım çok yanıyordu. Derken ne olduğunu anlamadığımız bir şekilde önünden geçtiğimiz kapıdan aniden fırlayan
bir öküz üstüme doğru düşünce ne olduğumu bilemeden yere yuvarlandım.

Bileğimin acısı yetmiyormuş gibi bir de üstüme 70 kilo yıkılınca acıdan o anda kendimden geçivermişim.

Sonrası karanlık zaten...




👀🧸

sueño de verano /rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin