+prologue+

284 21 17
                                    

İki katlı bir konsept kafenin balkonunda soğumaya yüz tutmuş olan çayını yudumluyordu Soobin. Özellikle burayı seçmişti. Havanın soğuk olması onun için herhangi bir sorun teşkil etmiyordu. Üzerindeki kışlık pardösüsü onu sıcak tutuyor muydu, meçhuldü. Ancak buraya geldiğinden beri içtiği çaylar belki de içini sıcak tutuyor olabilirdi. Ona göre, yüzüne yediği soğuk rüzgar onu dinç tutuyordu. Bu yüzden balkondaki iki kişilik masaya kurulmuştu. Yine de insanın aklına takılmıyor değildi. Hele de bu insan onun ablasıysa... Üç senedir bu kafeyi işletiyordu Yuna. Kardeşinin çalıştığı yayın evinin kafesine yakın olmasından dolayı, Soobin'i günün herhangi bir zamanında burada görmek mümkündü. Özellikle de o balkon kısmında... Kendi kafasında neden sürekli orayı tercih ettiğini sorguluyordu. Ciddi anlamda Soobin'in nasıl bir düşünce içerisinde olduğunu kestiremiyordu. Sanki onunla uzun yıllar boyunca aynı çatı altında yaşamamış gibi hissediyordu. Şu an her ikisi de kendi evlerinde yaşadıklarından bu gibi bir kafa karışıklığı çok normaldi belki de. Daha fazla kapının ağzında beklemesinin bir yararı yoktu. Onu yalnız bıraksa daha iyiydi.

Saat öğlen on ikiyi bulduğunda kafenin içinde yankılanan büyük guguklu saatin sesiyle, daha bugün incelemeye başladığı kısa öykünün yayın evine ulaşan bir kopyasını bitirmişti. Gönderen kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Zaten genelde bu gibi öykülerin arkasında kimlerin olduğunu merak etmezdi. Yeterince iyi olup olmadığını kendi içinde değerlendirip bir sonuca varırdı. Peki, şimdi bir değişiklik mi vardı da içi içini yiyordu? Sadece yedi sayfadan oluşuyordu bu öykü. Aklına ilk gelen kelime kusurlu olmuştu. Okuduğu her cümlede içinde hissettiği huzursuzluğu dile getirmek çok zordu ama aynı zamanda da bu kusurlu öykünün içindeki yaşam enerjisini sezebiliyordu. Mükemmeli ortaya çıkarmak için yazılmamış gibi görünüyordu. Sanki, bile isteye o küçük hataları yapmıştı ve dengeyi bozmak istemişti. Yazarın tavrı kesinlikle profesyonelce değildi. Hatta bunun yazmayı yeni öğrenmiş bir çocuğa ait olduğuna bile inanabilirdi. İşte bu yüzden, içinde büyük bir sıkıntı yaratıyordu. Acaba, dedi içinden. Soobin'in yazı tavrı güçlüydü ama yazdıkları canlı değildi. Kelimeleri ruhsuzdu. Yaratmaya çalıştığı esere hayat vermekte zorluk çekiyordu. Derinlere indiğinde kelime bilgisinin zenginliği yine bir işe yaramıyordu. Yapamıyordu. Acaba, bu yüzden mi bu kadar huzursuzdu?

Masanın hemen üzerinde duran telefonunu alıp yayın evinin telefonunu çaldırdı. Öğrenmeliydi kim olduğunu. Bu sefer işler her zamankinden farklıydı. Hattın diğer ucuna çıkan iş arkadaşı Yoko'ya kitabın adını verdikten sonra yazarın iletişim bilgilerini mesaj olarak göndermesini istedi. Yoko duyduklarına inanamayarak hızlıca denileni yapmıştı. Soobin mesajı beklerken eşyalarını çantasına yerleştiriyordu. Her şeyini topladıktan sonra merdivenlere yöneldi. Bu sırada bildirim sesini duyar duymaz gelen mesajı okumaya başlamıştı. Anlaşılan o ki biriyle görüşmesi vardı.

+birileri okusun diye bekleyeceğim:)

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.

+
birileri
okusun
diye
bekleyeceğim:)

İYİ GÜNLER

piggyback; taebinWhere stories live. Discover now