apocalypse I

1.5K 95 1.1K
                                    

Bulutsuz gökyüzüne bakıp, esen bahar rüzgarlarını içine çekti Dazai. Evrak çantasının kulpunu sıkıca tutup karşısındaki binaya son bir kez baktı. Tabela eskimiş olmasına rağmen bina oldukça yeni ve sağlam görünüyordu. 

Yokohama Yüksek Korumalı Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi

Camsız gözlüklerini hafifçe düzeltti ve kendinden emin adımlarla binaya girdi. Koridorun başındaki danışman onu görür görmez ayağa kalkarken gülümsedi. Saygı görmek iyi hissettiriyordu.

"Hoşgeldiniz Dazai-Sensei."

"Günaydın..." Hafifçe kafa salladı ve takım elbiseli kadına beklentiyle baktı. "Ne için geldiğimi bildiğinizi düşünüyorum..."

Ayaktaki kadın ellerini hızla hareket ettirip kapının önündeki güvenliği çağırdı. "Dazai-Sensei'e -3'e kadar eşlik eder misiniz lütfen?" Dazai arkasını dönmeden danışmana son kez selam verdi ve etrafını inceleyerek koridorun sonundaki asansöre kadar güvenliği takip etti.

Yanındaki güvenlik oldukça uzun boylu ve kalıplıydı. Dazai 181cm olmasına rağmen, güvenliğin ondan birkaç karış daha uzun olması onu kısalık kompleksine sokuyordu.

Sekiz kişilik geniş asasörde normal bir asansöre göre fazladan tuşlar var gibiydi, yanındaki güvenlik görüşünüm bir kısmını kapatsa da dörtten fazla tuşa peş peşe bastığını gördü. Kaşlarını çatarken yüzünde her zamanki gülüşünü yerleştirdi. "Affedersiniz, az önce şifre mi girdiniz acaba?"

"Eksi katlara iniş şifre ile mümkün." Adamın düz sesine kafasıyla onay verdi. "Çok mantıklı."

Bir dakika gibi bir sürenin ardından asansörün kapıları açıldı ve Dazai'nin görüş alanına uzun gri bir koridor girdi. Asansörün hemen yanında üzerinde doktor önlüğü ile bekleyen genç kadın gülümsedi. "Sizi burada ağırladığımız için çok mutluyuz Dazai-Sensei."

Yalan söylüyordu.

Buraya bir davet ile gelmemişti. Buraya gelinmesi için ısrar edilmemişti. Aylardır tüm şöhretini ve parasını buraya gelip birkaç saatliğine 'onunla' görüşmek için kullanmıştı. Yüzündeki gülüşün alaycı bir hâle gelmemesi için ekstra çaba harcayan Dazai "Onur duydum." dedi kısaca.

"Lütfen buyurun." Beyaz tenli kadın zarif ama sahte hareketlerle ona yol verdiğinde aynı incelikle adım attı uzun adam.

Uzun koridorun iki tarafı da birkaç metre aralıklı olacak şekilde gri demir kapılarla doluydu. Hepsi kapalıydı, Dazai bunların içinde ne olduğunu merak etmekten kendini alamadı. Koridorun sonundaki açık kapıya girdiklerinde beşten fazla güvenlik büyük ekranlardan hastaları izliyordu, ah demek o kapıların ardında hastalar var... Bu tahmin edilebilirdi diye düşündü, Dazai.

Zarif kadın, büyük gözlem odasının arkasında kalan kısma ilerleyip, bu taraftan der gibi bir el hareketi yaptı. Geldikleri yer oldukça aydınlık, az eşyalı ve sterildi. 

"Burada sizi kontrolden geçirmemiz gerek efendim..." Tabi ki kontrol edilecekti. Burası en tehlikeli hastaların tutulduğu bir hastaneydi, daha doğrusu... Hapishaneydi...

"Tamamdır.." Dazai evrak çantasını kenardaki masaya bıraktı ve ellerini ensesinde birleştirdi. Cerrahi eldivenli görevlilerden birisi koltuk altlarını, ceplerini,  bacaklarını ve ayakkabılarını kontrol etti. İnsanların dokunuşlarından haz etmemesine rağmen tüm bu süreç boyunca gülümsemişti. 

"Evrak çantanızı da kontrol etmemiz gerekiyor."

"Göreviniz, tabi ki buyurun." Birkaç adım geri çekilip kahverengi deri çantasının içinin boşaltılmasını izledi. Birçok dolma kalem, bir ajanda, bir defter, su, ilaçlar ve paket çay... Görevli deri çantanın sivri fermuarına olumsuz anlamda kafa sallarken "Çantanızı içeri sokamazsınız." dedi. "Deri yeterince tehlikeli, üstelik bu fermuar... Ucu yaralamaya yetecek derecede sivri."

Apocalypse | FyozaiWhere stories live. Discover now