BÖLÜM 4: AL DUVAKLI KIZ

48 15 0
                                    

Alaca kılıcını aniden savurduğunda Kubilay çevik bir hareketle geri çekildi. Ardından hızla sert bir hamle yaptı. Alaca inanılmaz bir refleksle başını eğmesine rağmen, Kubilay'ın kılıcı tam da başının üzerinden geçmiş, Alaca ucuz kurtulmuştu. Fakat hemen toparlanamadı ve Kubilay acımadan karnına bir tekme attı. Alaca tekmenin etkisiyle savrulup balkonun mermer trabzanına çarptı. Son anda tutunmasaydı bahçedeki süs havuzunun içine düşecekti. Genç kız trabzanlara çarptığında acıyla bir çığlık attı. Yüzünü buruşturdu, uzun bir süre beli ağrıyacaktı muhtemelen. Kubilay, Alaca'nın acı çığlığını hiç umursamadı. Hatta yüzünde zafer kazanmış olmanın verdiği şeytani bir keyif ifadesi vardı. Hareketleri makina gibiydi, Alaca'yı da yeraltına göndermesi gereken bir iblis olarak görüyordu belli ki. Kılıcını Alaca'nın yüzüne doğru tuttu ve konuştu:

" Ne bu halin?" dedi soluğunu düzene sokmaya çalışırken. "Aklın nerede Al Duvaklı Kız? Yoksa Albastı'yla arkadaş mı oldunuz? Karşına geldiğinde ona da böyle köpek eniği gibi bakıyor musun?" Dedi nefret dolu bir sesle.

"Yok, genelde ona senden bahsediyorum. Burada zaten yeraltının en korkunç şeytanı yaşıyor deyip, ortadan kayboluyor." Dedi Alaca. Kubilay'ı kışkırtmak için hınzır bir şekilde güldü. Nitekim istediği olmuştu, onu sinirlendirmek çok kolaydı. Hiddetli genç adam çenesini sıkarak derin bir nefes aldı ve hamle yapmak için kılıcını Alaca'nın burnunun dibinden çekti. Tam bu sırada Alaca da bir hamle yaptı ve kılıçları birbirine çarptı. Kılıçların çıkardıkları sesler gittikçe hızlanırken bir fırsatını bulduğunda Alaca da Kubilay'a tekme attı. Kubilay bu sert tekmenin etkisiyle merdivenlerden arka bahçedeki süs havuzunun içine yuvarlandı. Alaca bu olay üzerine gülmesini bastıramadı. Fakat Kubilay beklediğinden daha erken suyun içinden fırlayınca dudaklarını sıkı sıkı bastırmak zorunda kalmıştı. Kubilay havuzun içinde sırılsıklam, nefes nefese kalmışken dik dik Alaca'ya baktı.

"Az önce güldün mü sen? "Dedi gözlerinden ateş saçarak.

Alaca birden ciddileşip arkasını dönüp kolaçan etti. Sonra da yalandan şaşırarak konuştu.

"Kim? Ben mi gülmüşüm? Yok artık daha neler! Yıldız buralardaydı, küçük maskara kesin o gülmüştür, yoksa ben hiç kudretli sancaktarıma güler miyim? Hem de on beş basamak merdivenlerden yuvarlandı diye..." Son cümlesinde kendini ele vermiş, dudaklarından yeniden bir kahkaha koptuğunda eliyle sımsıkı ağzını kapamıştı. Gözleri kocaman açılmışken Alaca bugünkü talimin burada bittiğine karar vermişti. Arkasını dönüp avlu-meydana doğru koştururken artık kahkahasını bastırmıyordu. Kubilay'ın arkasından "KORKAKLAR GİBİ KAÇMA! "Diye bağırdığını duyabiliyordu fakat o bu kadar öfkeliyken onunla talim yapmak akılsızca olurdu. Çünkü Kubilay vuruşurken çoğu zaman kendini kaybediyor, bambaşka bir insan olup çıkıyordu.

Alaca taş avlunun içine girdiğinde Boran'ın atına eyer vurduğunu gördü. Hızlı adımlarla yanına gitti. Boran onu gördüğünde belli belirsiz gülümsedi.

"Ne bu halin? Sancaktar Kubilay seni öldürmeye mi çalıştı?" Diye sordu.

Alaca otuz iki diş sırıtırken: "Ne varmış ki halimde? "Diye cevap verdi.

Boran onun bu serseri haline gözlerini devirdi. Oysa ki yüzü kıpkırmızı olmuş, nefes nefese kalmıştı. Saçları darmadağın, savaştan çıkmış gibi görünüyordu. Bir nevi, gerçekten savaştan çıkmıştı. Boran eşyalarını yerleştirmeye devam ederken Alaca sordu:

"Bu sefer ne tarafa gideceksin?"

Boran eşyalarını sabitledikten sonra Alaca'ya döndü. Bir eliyle doru atı Asutay'ı okşuyordu.

" Bu sefer güneye. Ben yokken Elçi Gökdeniz burada olacak." Dedi.

Boran'ın aynası ona Hayat Ağacı'nın yeri ile ilgili alametler bildirirdi, Boran da bu alametleri takip ederdi ancak, zamanında yer elçilerinin yaptığı güçlü kara büyüler yüzünden Hayat Ağacı'nın yeri bulunamıyordu. Yine de Boran her zaman bu alametlerin peşinden gider, Hayat Ağacı'nı bulamasa bile, su kaynakları, ender görülen şifalı bitkiler veya değerli madenler bulurdu. O burada yokken de başka bir Gök Elçisi gelir ve Altunkazık'ı korurdu.

DEMİRKAZIK'IN PERDESİ Where stories live. Discover now