BÖLÜM 12: ATAMANLAR MECLİSİ

34 11 2
                                    

Büyük gün yaklaşıyordu. Atamanlar Meclisi'nin karşısına çıkacağını düşündüğünde Alaca, ilk başlarda biraz ürkse de zamanla bu fikre alışmıştı. Kız, sürekli Boran'ı bulduğu yerde 'Meclisin karşısında nasıl konuşayım? Şunu söylesem iyi olur mu? Böyle söylesem ne derler?' diye sıkıştırıyordu. Boran da her zamanki dinginliğiyle 'Ne yapıyorsak onu anlat.' Diyordu. Fakat bu elbette ki Alaca için yeterli bir cevap değildi.

Altunkazık ziyaretinden sonra, Alaca'nın Karahan Bey'le bir daha konuşmaya fırsatı olmamıştı. İlbilge ile beraber sessiz sedasız Altunkazık'tan ayrılmışlardı. Fakat Alaca'nın, Hanlarla İlgili daha öğrenmeleri gereken çok şey vardı. Yeniden karşılaşabilmek için Gökçehan'ın kılıç derslerine gelmesinden başka çare yok gibi görünüyordu. Fakat Uluderya'ya düştükleri günden beri kızı bir daha görmemişti.

Alaca'nın kılıç dersleri ise Altunkazık'ta tereddütle karşılanmıştı. Kadınlar her ne kadar derslere gelmeyi isteseler de Kubilay'ın tepkisinden ürktüklerinden katılmaya cesaret edemediler. Altunay ve Aşina dahil.

Alaca, yine de pes etmemiş, talim yapacağı yeri ve saati bütün Altunkazık'a duyurmuştu. Kubilay'ın buna hiç tepki göstermemesine rağmen, kılıç talimine gelen tek kişi yedi yaşındaki Yıldız'dı. Genç kızın bu duruma hiç canı sıkılmadı. Tam tersine, tek öğrencisi olması hasebiyle Yıldız'a büyük ihtimam gösterdi ve ona bilmesi gerekenleri ciddiyetle öğretmeye başladı.

Çocuklar, çoğu zaman yetişkinlerin gösteremediği cesareti gösterirler. Yıldız'dan sonra yetimhaneden birkaç çocuk daha kılıç kullanmayı öğrenmek için talim yerine geldi. Alaca, küçükler arasında kız erkek ayrımı yapmadı. Üçüncü günün sonunda sınıfı iyice kalabalıklaşmıştı.

Bunu gördükten sonra öğrencilerinin başında gelen Aşina da eline kılıç alma cesaretini gösterdi ve diğer yetişkinlere örnek oldu. Ne kadar kötü bir tecrübe yaşamış olursa olsun, Aşina her zaman yeni deneyimler için dünden hazırdı.

Haftanın sonuna yaklaşıyorlardı. Alaca' nın kılıç talimi bittiğinde Aşina ile beraber çarşıya gitme kararı almışlardı. Aşina'nın çocuklar için kitap alması gerekiyordu ve Alaca'nın meclisin karşısında giymesi için 'şık' bir şeyler almaları gerektiği konusunda ısrar etmişti. Alaca ise sadece çocukları kılıç öğrenmeye daha çok teşvik etmek için hoşlanacakları bir şeyler alma derdindeydi. Sonuç olarak Alaca'ya kolsuz, kül rengi işlemeli bir kaftan, bir kucak dolusu kitap ve yine bir kucak dolusu şekerle Altunkazık'a geri dönüyorlardı.

"Kaftanın çok güzel." Dedi Aşina gülerek.

"Evet öyle." Dedi Alaca, elindekileri taşımakta zorlanırken. "Belki mecliste benim yerime konuşur."

"Bu kadar tasalanma. Kendini sevdirmenin bir yolunu bulursun sen."

"Umarım." Dedi Alaca dalgın dalgın.

"Peki daha iyi misin Alaca?" Diye sordu Aşina. Gözlerinde Alaca'nın anlamlandıramadığı bir bakış vardı. Alaca'nın çevresindekiler, genç kızın artık eskisi gibi neşeli ve hayat dolu olmadığının farkındalardı. Neler olduğunu anlamıyorlardı ama Alaca' nın değiştiğini görebiliyorlardı.

Alaca bu beklenmedik soru karşısında biraz duraksadı. Aşina' nın gayet ciddi ve kesin bir cevap ister gibi bir hali vardı.

"İyiyim." Dedi kız yutkunarak. "Neden kötü olayım ki?"

Oysa ki içinden 'Nasıl iyi olabilirim? Ben göreyim diye Gök' ten kanlı alametler geliyor, kimsenin görmediği karanlık ruhlar görüyorum! Sürekli yalanlar söylüyorum, hata üzerine hata yapıyorum!" diyordu.

Aşina, Alaca'ya pek inanmış gibi durmuyordu. Fakat fazla kurcalamadı. Kırık bir gülümsemeyle arkadaşını onaylarken, aldığı cevaptan hiç tatmin olmamıştı.

DEMİRKAZIK'IN PERDESİ Место, где живут истории. Откройте их для себя