1 "Uyanmak"

18 2 0
                                    

Dizimi yere vurup başımı eğdikten sonra kalktım. Ve başım öylesine dönüyordu ki dengemi koruyabilmem şaşırtıcıydı.

Eliyle bir işaret verdi ve hizmetkarlarından biri kutsal suyu önüme getirdi. Bu benim için zehir demekti.

"İç." dedi düşünceli bir şekilde.

"Ya da defol."

Tereddüt etmeden içtim bardaktakini.

Zaten kendini bırakmak üzere olan vücudum bu kez de ipleri elinden bırakıvermişti ki, çoktan yüzümün zeminle buluştuğunda yere değmekle değmemek arasında olan bedenimi gözlerim kapandığı anda biri kucakladı.

Kimdi bilmiyorum. Ama uyandığımda odamdaydım.

Odamdaydım ve gözlerimi kan ter içinde açtım.

Bu gördüğüm ilk kabus değildi. Son da olmayacaktı. Fakat ardı ardına günlerce gördüğüm ilk kabus buydu.

Ne ifade ettiğini bilmiyordum. Bilmek de istemiyordum. Karşımda, tahtta oturan kişi kimdi, neden önündeydim, neden içtim?

Tüm bu soruların zihnimde hiçbir cevabı yoktu. Yatakta doğruldum. Kardeşlerimden Elea yüzüme dehşetle bakıyordu.

Kaşlarımı çattım ve korku dolu gözlerle ona baktım.

"Ne var? Söylesene ne var?"

Elea sesini yükselterek diğerlerine seslendi.

"Çocuklar, Dimitra'ya bakın."

Gelen herkes yüzünü buruşturuyor, kafasını çeviriyordu. Bu sırada abilerimden Silas kalabalığı yararak yanıma geldi.

"Herkes dağılsın! Dimitra'yla ben ilgileneceğim."

O bir bez parçası getirirken ben de bir ayna buldum. Gözlerim aynada yüzümü bulduğu an tüm Dionysos kabini gibi ben de yüzümü buruşturdum.

Sol şakağımdan burnumun iki parmak yanına kadar yanağımın her yeri paramparçaydı. Hiçbir acı hissetmesem de durumun vahimiyeti karşısında canım oldukça sıkılmıştı.

Sertçe yutkundum.

Silas'ın sesi duyuldu.

"Herkes dışarı! Çıkın! Hadi!"

Herkes çıkınca Silas perdeleri kapatarak yanıma geldi.

"Bunu temizleyip dikeceğim. Apollon kabinine haber yolladım, Anet senin için şifa suyu getirecek. Ama canın fazlasıyla yanabilir. Üstelik uyaracağım, üzülme ama eski güzelliğine kavuşamayabilirsin."

Bezi yanağıma götürdüğü an dişlerimi acıyla sıktım. Ve bu sırada Silas'ın şaşkınlıkla geri çekildiğini gördüm.

"Kan..." dedi sonuda. "Kan şaraba dönüştü."

"Anlamadım?"

Şaşkınlıkla değişen yüzü bana odaklanmıştı.

"Sen kanı şaraba dönüştürdün."

"Silas canım yanıyor."

Duraksamayı kesip özür dileyerek "şarabı" temizledikten sonra iğneyi getirdi. Bu sırada beze bakıyordum. Bu gerçekten de şaraptı.

İpi iğneye geçirdikten sonra tedirginlikle iğneyi yüz hizama kaldırdı.

"Çok acırsa söyle."

Gözlerini kıstı ve kaşlarını çattı. İğne yanağımdan içeriye girerken benim de gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 15, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Son MelezWhere stories live. Discover now