》1《

378 27 108
                                    

》Yeosang《

"Evet arkadaşlar ders kitabından sayfa 131, 132 ödev. Haftaya salı kontrol edeceğim. İyi hafta sonları dilerim."

Hocanın bunu demesinden sonra zil çalmıştı. Öğle arası olduğu için Wooyoung'un beni kolumdan çekiştirmesi ile birlikte kantine inmiştik.

"Ben tost alacağım sende ister misin Yeosang?"

"Sen ödersen neden olmasın."

"Sen istersin de almaz mıyım meleğim.'

Wooyoung'un bana bu şekilde davranması kesinlikle çok hoşuma gidiyor. O hayatım da gördüğüm en iyi insan olabilir.

"Meleğim için bir tost."

"Teşekkür ederim Woo."

Wooyoung'un karşımdaki sandalyeye oturması ile sohbete başladık. Her zamanki meselelerden bahsediyorduk.

Biz sohbete dalmışken bir anda kantinde sessizlik olmuştu ve bu sessizlik bizim de susmamızı sağlamıştı. Arkamı döndüğüm de kantine giren San'ı görmemle göz devirdim.

Neden bütün okul ondan korkuyordu ki? O da normal biri sonuçta?

Satın alma sırasına girdiğinde bir anda bütün sırada ki herkes sıradan çıktı ve ona öncelik verdi. O da her zaman ki gibi içeceğini alarak camın kenarındaki koltuklardan birine oturdu.

Her gün aynı rutin... Yine Choi San, yine günlük rutini...

"Bu adama gıcık kapıyorum."

Wooyoung'un konuşması ile bütün dikkatimi ona verdim.

"Neden ki?"

"Ona böyle davranmaları... o bir zorba olsa da ondan korkmamalılar ve ona karşı savaşmalılar."

"Siz yürek yediniz galiba."

Benim yanıma oturan Yunho ve onun karşısına oturan Mingi ile gülümsedim. İkisi harika bir çiftti.

"Yunho sen bu boyla şu adamdan korkuyorsan bizim işimiz zor ya."

"Öyle demeyin adam taekwondo da 3. dan siyah kuşak sahibi ve ailesi... ondan bahsetmeme gerek yok değil mi?"

"Ya benim babam da Kore'nin en büyük şirketlerinden birinin CEO'su olsa ne olurdu ki yani."

Off'layarak tostumdan bir ısırık aldım. Bu dediğime masadakiler de gülmüştü.

"Benim anlamadığım bir şey var ya..."

"Ne ki?"

"Oğlum bu çocuğun babası Kore'nin en büyük şirketlerinden birinin CEO'su önemli bir iş adamı ama oğlu bu okulda okuyor? Çok saçma değil mi?"

"Evet ya, babası kolej mi bulamamış anlamadım ama bir an önce bu okuldan siktir olup gitse iyi olur. Okulun huzurunu kaçırıyor."

"Wooyoung! Yeosang burada!"

Bunu demesi ile Yunho'ya sertçe vurdum. Ben çocuk muydum?

"Tamam kızma hemen ya Yeo."

"Onu bunu boş verin de hazır langırt masası boşalmış iken biz de bir el oynayalım."

"Aynen hadi gelin gidelim."

Birlikte langırt masasının yanına gittik. Her zaman ki gibi Wooyoung ve ben, Yunho ve Mingi bir takım olmuştu.

>>>***<<<

"Ben avm'ye gideceğim benimle gelecek misin Yeosang?"

"Ah, hayır. Yapmam gereken bazı proje ödevleri var bu yüzden kütüphaneye gideceğim."

"Tamam o zaman yarın okulda görüşürüz."

"Görüşürüz Wooyoung."

İkimiz de okul çıkışı ayrılmıştık ve ben kütüphaneye ilerliyordum. Tarih dersinden proje ödevi almıştım. Bu yüzden en iyi bilgileri kütüphaneden bulacağımı düşünmüştüm.

Kütüphaneye girdikten sonra her zaman ki yerime oturdum. Gerekli eşyalarımı çıkarıp yerleştirdikten sonra araştırmam için gerekli olan bazı kitapları aramaya başladım.

Aradığım iki kitabı bulduktan sonra onları da masama yerleştirmiştim. Tek bir kitap kalmıştı ve onu hiçbir yerde bulamıyordum. Biraz daha dolandım kütüphanede, arka taraflara doğru ilerledim.

Tarih romanlarının olduğu kısmı incelemeye başladım. Biraz daha inceledikten sonra aradığım kitabı bulmuştum. Sadece biraz fazla yukarıdaydı.

Etrafta tabure ya da üzerine çıkabileceğim bir kutu aramaya başladım. Bir kaç raf sonra bir tabure bulmuştum fakat başka biri tarafından kullanılıyordu. Yanına ilerledim.

"Şey..."

O kişi elinde kitap ile tabureden indi. O San'dı... bir süre bakıştık.

"Bir şey mi diyecektiniz?"

Tanrım... o çok kibar.

"Şey, tabureye ihtiyacım vardı da ödünç alabilir miyim?"

"Tabii ama işiniz bittikten sonra geri verin lütfen üstteki rafları düzenliyorum."

"Tamam hemen işimi halledip getiriyorum."

"İsterseniz bende sizinle geleyim."

Ne demeliyim, ne demeliyim-

"Siz bilirsiniz."

Birlikte tarih romanlarını olduğu kısma ilerledik. Tabureyi rafın önüne koydum ve üzerine çıkarak kitabımı aldım. Tam tabureden inecek iken dengemi sağlayamadım ve ters bir şekilde San'ın üzerine düşmüştüm.

O kadar ağır olmama rağmen etkilenmemiş gibiydi ve beni rahatlıkla tutmuştu. Elimde kitabım ve yüzümde ki şaşkın ifade ile ona baktım.

"İyi misiniz?"

Bunu endişeli bir ifade ile demişti. Bu adama nasıl zorba ve canavar diyorlar anlayamıyorum...

"İyiyim ve teşekkür ederim, ve özür dilerim."

"Önemi değil, daha dikkatli olun lütfen. Eğer işiniz bittiyse tabureyi alıyorum."

"Ah, tabii."

Tabureyi kaldırdım ve ona uzattım. Gülümsedi ve tabureyi alarak oradan uzaklaştı. Bende masama döndüm ve proje ödevimi yapmaya başladım.

Afraid - SansangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin