1. Bölüm: Teklif

172 30 100
                                    

Hâlâ ilk günün heyecanı var içimde. Başlangıç'ın yeri bende çok ayrı o yüzden baştan baştan yazıp siliyorum ve tekrar yazıyorum. Son kez tekrardan buraya içime sindiği bir şekilde atıyorum.

"Ronaldo vurdu gol oldu." kahkaha atarak söylediğim cümle üzerine Barış abinin yüzü asıldı. Ne zaman FIFA oynasak hep ben yeniyordum. "Bir daha ki sefere be aslan parçası." Daha fazla konuşursam bu odadan cesedim çıkacaktı. "Hile yapıyorsun!" Tatlı bir sinirle söylemişti. "Yapmıyorum." Sanki gülersem öldürecekmiş gibi bakıyordu.

"Yapıyorsun." Her zaman yapıyorum.

"Yapmıyorum." Yalan.

"Yapıyorsun!" Sesini daha fazla yükseltti.

"Yapıyorum." Dudaklarımı birbirine bastırmış gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Biliyordum yoksa FIFA'DA kimse beni yenemez." İnanmış gibi yaparak oturduğumuz yataktan kalktım ve masanın üzerinde duran telefonumu elime aldım.

"Yok artık! Sözde iki saat oynayacaktık. Senin yüzünden uykusuz kaldım, dedem anlarsa vay halimize." Sabah saat yedi olmuştu ve biz gece on gibi oyun oynamaya başlamıştık. Barış abinin lafına göre on iki de yatacaktık. Söylediğimi umursamadan başka bir konuya geçti.

"Senin randevun vardı değil mi? Hazırlan seni ben bırakayım, oradan arkadaşlarımın yanına geçeceğim." Bir insan nasıl her gün dışarıya çıkabilirdi? Nedensiz bir şekilde evde fazla vakit geçirmek istemiyordum.

"Tamam ama kahvaltıyı dışarıda yapalım, hem biraz konuşuruz." Ayağa kalktı ve yanıma geldi.

"Olur. Hadi Başak Yaman sizi dışarıya alalım."

Kapıya ilerlerken aklıma gelen şeyle kıkırdadım. "Barış Yaman on beş dakika sonra aşağıda ol beklemem bu sefer." Bir insan her zaman geç kalabilir miydi? Söz konusu Barış Yaman ise, evet. Kendisi her zaman geç kalır. Göz devirdi ve çıkmamı bekledi. İstediğini vererek odasından çıktım ve kendi odama geçtim. Dolabımdan eşofmanlarımı çıkardım ve hızlı bir şekilde giyindim. Aynanın karşısında uzun turuncu saçlarımı sıkıca toplayıp odadan çıktım.

Aşağıda kahvaltı masası kurulmuştu. Gözlerimdeki yorgunluğun belli olmaması için yüzüme tatlı olduğunu düşündüğüm gülümsememi takındım ve masanın olduğu tarafa doğru ilerledim.

"Günaydın." Halam ve babaannem sofrada önümüzdeki düğün hakkında konuşurken beni duymamış konuşmalarına devam ediyorlardı. Bunu fırsat bilen dedem şüpheci gözlerle konuşmaya başladı.

"Günaydın güzel kızım. Gece Barış'ın odasından fazla ses geliyordu, günün aydığına emin misin?" Dedem diye demiyorum ama kulakları yaşına göre oldukça iyi duyuyor. Hayır yani ben uyurken ya da kendi odamdayken neden dışarıyı bu kadar iyi duymuyorum?

Anlamaması için içimden bildiğim tüm duaları sıralıyordum. Anlaması Barış abinin azar işitmesi demekti ve Barış abi benim yüzümden azar işitirse bunun intikamını almadan yakamı bırakmaz.

Barış abinin azar işitmesini ve benim Barış abi gibi bir belaya bulaşmamı engelleyebilecek iki şey vardı ya iyi yalan söyleyecektim -asla beceremem- ya da babaannemin dedemi engellemesi için dua edecektim.

Gözlerimi dedemden kaçırıp masanın diğer tarafında olan babaanneme baktım. Bizi duymamış olduğunu görünce umutsuz bir şekilde dedeme dönüp aklıma gelenleri söylemeye başladım.

" Dede sence ben hiç uykusuz kalır mıyım? Tabi ki uyuduk, hatta ben rüya bile gördüm. Barış abi yine oyun oynamıştır, onun sesini duymuşsundur." Söylediğim yalana inanmadığı çok belliydi. Direkt Barış abiyi öne attığım için iş benden çıktı. Tabii dedem söylediğim yalana inandıysa.

BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now