Bölüm ♦ 1: "DİLSİZ"

74 2 1
                                    

Ben Mira Özkan. 11. sınıfa geçtim bu sene. Yani 17 yaşındayım. Ben konuşma engelliyim. Duyuyorum ama konuşamıyorum.

Fiziksel görünüşüm de... Mavi gözler, siyah saçlar, orta boy ve zayıf bir beden. Anlayacağınız erkeklerin öyle ilgi gösterdikleri bir tip değilim. Esmer mavi gözlü olduğuma bakmayın gerçekten çirkinim.

Bir kaç kişi tanışmak için yanıma gelmişti ama dilsiz olduğumu öğrenince... Onlar da bıraktı beni. Yalnızdım ben hep. Yağmursuz sonbahar, çiçeksiz ilkbahar gibiydim. İçim ölüydü benim ama ben hala ölememiştim. İç dünyam kırık bir ayna gibi paramparçaydı! Acıydım ben. Kanayacaktım ilk başta, sonra kabuk tutacaktım. Her darbede daha da sızlayacaktım... Taaki gerçekten gülümseyene kadar... Ve o gün çiçekler açacak siyah, katman tutmuş kalbimde...

Ailem mi? Yok... Trafik kazasında kaybettim. Tam 10 sene önce benim yüzümden öldüler.

7 yaşındaydım. Okul hayatıma başlamamın şerefine dışarıda yemek yemeğe gitmiştik. Ben arabanın arkasında çocuk koltuğuna oturmuş pencereden dışarıyı inceliyordum.

Sonra altından geçtiğimiz köprünün üstünde yanan renkli ışıklar dikkatimi çekmişti. Kafamı kaldırdığımda eşini ve 3 yaşındaki çocuğunu 1 ay önce yangında kaybeden amcamı gördüm. Köprünün demirlerinin dışına çıkmıştı. Etrafını polisler kaplamıştı. Polis arabalarının ışıkları, etrafı net görmemi sağlıyordu. Ne yapmaya çalıştığını küçük olmama rağmen kavramıştım.

Hala şok yaşarken babamı dürttüm. Hızını çok az da olsa yavaşlattı ve bana döndü. Parmağımla arkamızda kalan köprünün tepesini gösterdim. Konuşmak istiyordum ama hala şok içindeyken hareket etmem bile büyük mucizeydi.

Babam gözlerini yavaş yavaş parmağımın işaret ettiği yere doğru yöneltirken büyük bir ses duydum. Sonra saçılan cam parçaları, babamın direksiyonun üstünde kanlar içinde kalmış vücudu, benim bacağımda hissettiğim o keskin acı ve KARANLIK...

Gözlerimi açmadan önce burnuma her zaman nefret ettiğim o hastane kokusu doldu. Yüzümü ekşiterek gözlerimi araladım. Karşımda iki tane önlüklü bayan duruyordu. Onlara annem ve babamın nerede olduğunu sormak için ağzımı açtım ama sadece ağzımı oynatmıştım. Ses çıkmıyordu.

Ne demek istediğimi anlamış gibi bana, onların uzun bir yolculuğa çıktığını ve bir daha gelmeyeceklerini söylediler.

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Benim yüzümden... Benim yüzümden öldüler.

Doktorlar süslü ve ölümü daha az andıracak kelimelerle söylediklerini sanıyorlardı ama sonuç olarak onlar artık ÖLMÜŞTÜ... Hemde benim yüzümden...

Bunu kavrayacak kadar zekiydim. Ama kaldırabilecek kadar güçlü değil... 7 yaşında bir kızın kendisi yüzünden ölen bir ailesi ve gözleri önünde intihar eden bir amcası varsa güçlü olsa bile dayanamaz ki... Kaldıramaz o küçücük yüreği... Yaşanmışlıklarla güçlenir o yürek. Daha hiç bir şey yaşamamışken güçlü olamazdım ki...

Tekrar konuşmak için ağzımı araladım ama yine sadece dudaklarımı oynatabilmiştim. Doktor bundan sonra konuşamayacağımı duyma yetimi de yavaş yavaş kaybedeceğimi söylemişti.

Sanırım sonra şok geçirmiştim. Sakinleştiriciler falan işte... Yapabildiğim tek şey ağlamaktı. Sessizce... Hıçkırarak, boğazlarımı yırtacak kadar bağırarak, anne, baba diyerek ağlamak istedim ama tek yapabildiğim göz yaşlarımın yanağımdan akarkenki o sıcaklığını hissetmek olmuştu.

Daha sonra polisler beni yetiştirme yurduna bıraktı. Tam 10 sene orada kaldım. Dayanılmazdı. Zaten 18 yaşına gelince seni sen kalmak istesende kovuyorlardı.

Has llegado al final de las partes publicadas.

⏰ Última actualización: Aug 09, 2015 ⏰

¡Añade esta historia a tu biblioteca para recibir notificaciones sobre nuevas partes!

Unuttun Mu Beni?Donde viven las historias. Descúbrelo ahora