1. BÖLÜM

251 10 70
                                    

Çiçek'in Anlatımından

Yaz ayının sıcaklığını eylül ayının hüznüne ve serinliğine bırakmayı tercih ettiği günlerin çok başında olmamıza rağmen üzerime giymiş olduğum hırkanın fermuarını kapattım. Şehirler arası yolculuklarda her zaman gece molaları soğuk ve ürpertici olurdu, bu inkar edilmez bir gerçekti sanırım. O yüzden bu hırka valizdeki diğer eşyaların yanında yerini almak yerine bütün yolculuk boyunca benimle olma şerefine ulaşabilmişti.

Bütün yolculuk adı altında bahsettiğim seyahatimizin altı saat bile sürmemiş olduğunu belirtmeme çok da gerek yoktu bence.

Bakışlarımı sağ tarafımdaki koltukta oturup başını cam kenarına yaslamış ablama çevirdim. Gözlerini kapatıp kulaklığını takmıştı, uyuduğundan pek de emin değildim. Hemen sol tarafımdaki tekli koltukta oturan anneminse otobüse bindiği anda uyuduğu çokça emin olduğum bir durumdu. Elimdeki telefondan açtığım navigasyon bana birazdan Nevşehir otogarına varmış olacağımızı söylüyordu, onları uyandırsam iyi olabilirdi sanırım. "Abla." Koluna dokunduğum anda gözlerini açıp bana dönen ablamla derin bir nefes aldım. Onca günün içerisinde aşk acısı çekmek için bugünü bulmuştu ve kendini acındırıp cam kenarındaki koltuğa geçmeyi başarmıştım, hâlâ bu konuda sinirliydim ona.

"Geldik sayılır, toparlan istersen." dediğimde kulaklıklarını çıkartmıştı bile. Hüzünlü bakışlarıyla elindeki telefonun ekranını açtığında mesaj bildirimi var mı diye kontrol ettiğini biliyordum. Bakışlarında hiçbir şey değişmedi. "Yazmamış mı hâlâ?" Soruma sadece kafasını iki yana sallayarak yanıt verdiğinde derin bir nefes aldı, etrafa dağıttığı birkaç şeyi toplamaya başlamıştı. İki hafta önce Furkan abi ve ailesinin onu istemeye gelmesiyle nişanlanmıştı ablam, ve daha dün bir kavga patlak vermişti sebebini bilmediğimiz. Oldukça etkilenmiş görünüyordu ablam bu durumdan. Ama ona verebilecek bir teselli cümlem olmadığından sessiz kalmayı tercih ettim.

Koltukların üstündeki eşya bölmesinden sırt çantamı almak için ayaklandığımda annemi de uyandırmıştım. Kendisini araba tuttuğu için otobüs öncesinde ilaç alıp yol boyu uyurdu her zaman. Çok değil, on dakika içerisinde otogara giriş yapmış olan otobüsle diğer tüm yolcular gibi biz de ayaklandık. Sabah saat ona yaklaşmıştı, eve varmamız yarım saat kadar sürerdi muhtemelen. Ablam otogar girişine taksi çağırırken annemle ben de eşyalarımı garajdan almıştık. Annem her ne kadar iki valiz ve bir büyük çanta getirdiğim için söylense de onu pek de umursamamıştım bu konuda. Sonuçta üniversiteye geliyordum ve burada bir yıl yaşayacaktım, her şeye ihtiyacım olabilirdi.

Çağırdığımız taksi geldiğinde ablam öne otururken biz annemle arkaya yerleşmiştik. "Leylalar kaçta inecekti otobüsten?" diye sordu annem. Bu sırada telefondan saatini de kontrol etmişti. "Öğleden sonraya otobüsleri, geç gelecek onlar biraz." Leyla benim müstakbel ev arkadaşımdı. Daha doğrusu bugünden itibaren müstakbel kelimesini kaldırabiliyorduk sanırım. 4 sene önce internet üzerinden tanışırken bugünlere geleceğimiz aklımızın ucundan geçmese bile bugün bir öğrenci evimiz vardı ve biz ev arkadaşıydık. Aynı şehirde üniversite kazanıp aynı evde yaşayacak olmamız hâlâ hayal gibi geliyordu.

"Evde sadece yatak odası mı eksikti? Neleri alacağız şimdi?" Ablam hemen yanındaki camı açarken soruyu yöneltmişti bize. Evi tutmak için bir önceki gelişimizde kendisi olmadığından dolayı evin ne durumda olduğunu pek de bilmiyordu. "Evet, mutfak eşyası bakarız biraz da ama ona Leyla ve annesi gelince birlikte karar veririz. Şimdilik sadece yatak, masa falan alınacak." Annem durumu açıklarken ben Leyla'ya indiğimize dair bir mesaj atmak için telefonumu çantamdan çıkarttım.

Ben: İndik biz canım.

Ben: Taksiyle eve geçiyoz.

Evimin müstakbel kadını: Kanka ya

DÜŞLER SOKAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin