yıldızların en güzeline.

97 14 0
                                    

"neden külleriyle yıldız çizerek söndürüyorsun şu sigaraları? var mıdır bir olayı?"

gülümsedim,
"anlatsam dinleyecek misin, uzundur hikayesi?"

"dinlerim ben, anlat sen."

"şu yıldızı görüyor musun? irice olanın yanındaki, en güzelini?"

"görüyorum."

"hikaye onun hakkında."

"..."

"bu binanın çatısındaydım, saati sorsanız hatırlamam lakin güneş kaçıyor gibiydi geceden. her zamanki gibi, yaktım o ağzımdan düşüremediğim sigaralardan bir tane. bir şarkı gibi dolanıyordu dilime dumanları fakat ağıza takılan o şarkıları dinlediğinizde, dilinizden düşerdi. lakin sigara öyle miydi? içtikçe daha çok içiyordunuz, dinledikçe sigaranın küllerini, daha çok dökülüyordu küllüğünüze. bataklık gibiydi, çamuru ciğerlerinizden sonra aklınıza bulaşıyordu.

küçük bir kız çocuğu yanaştı yanıma. küçük bir kız çocuğu dediğime bakmayın, gözlerinde bir ihtiyarın savaşlı ve kalımlı ölümlerini taşıyor ve yaşatıyor gibiydi.

"bir sigara da bana verir misin?"

güldüm lakin bozmadım, ağzımın içinden küçük bir dalga ile "buyur." diye mırıldandıktan sonra, uzattım bir dal.

gerçekten alacağını düşünmemiştim fakat aldı. çakmağı kavradı ve beyaz, kirli ve kanlı elleri ile rüzgarı engelleyerek yaktı sigarasını. içine bir bulut kadar duman çekti ve ben, onun o çocuk ellerine ve ciğerlerine sigara dumanını yakıştıramadığımdan, ciğerlerine bulutu doldurmuş gibi düşündüm.

"yıldızlar ne zaman göğe çıkacak, bayım?" diye sordu. "onlarla kucaklaşmak istiyorum."

düşündüm, biraz eski binalara baktıktan sonra sigaramı söndürürken mırıldandım.

"ay'ı görüyor musun? yıldızlar onun kuyrukları, bir - bir buçuk saat sonra çıkarlar bulutların üstüne."

"yıldızlar severler mi çocukları?"

"sevmezler." hayâl kırıklığı ilişti gözlerine, sigarayı bitirene kadar çekti.

"neden?"

"yıldızlar ölümdür, çocuk. her bir insan öldüğünde, yıldız olur. ölüler de yaşayanlardan haz etmezler. bu nedenle, yıldızlar ne seni ne de beni sever."

durdu, biraz kendi kendine güldükten sonra benim duymayacağım şekilde fısıldadı, "beni sevecekler, onlara kendimi sevdireceğim."

_

"güvercin sever misin?" diye sordum, boş bulunup.

"evet, hep bir tane uçurmak istemişimdir." gözlerindeki ihtiyar tek bir an bile kaybolmadı, o an yıldızların bu çocuğu sevebileceğini düşündüm.

"gel, uçur bir tane."

yaklaştı, bana fark ettirmemeye çalışarak sigara kutumdan bir sigara daha alıp yaktı. onun bu haline fark ettirmeden gülerek ellerine beyaz bir güvercin bıraktım. ayaklarını boşlukta sarkıtırken kucağındaki güvercinin kafasını okşadı.

"birlikte uçalım mı, güvercin hanım?"

_

yıldızlar doğana kadar orada, sigara içip onu izledim. o da sigara içip beyaz güvercini izledi.

ardından, vaktin geç olduğu kanısına varıp kalktım, üzerimi sirkeledim ve döndüm küçük kıza,

"hoşçakal küçük kız." dedim yüzüme alıştıramadığım tebessümlerden kondurarak. o da gülümsedi, gerçekliğe yakın ama bir o kadar da uzak.

"hoşçakalın bayım. rica edeceğim, yıldızlarla kalın."

arkamı döndüm, tam çatının çıkışındayken güvercinin kanatlarının sesini duydum, ve ardından, bir kahkaha sesi. arkamı döndüğümde, uzaklaşan güvercin ve sigaraların küllerinden yapılmış yıldızlar dışında hiçbir şey yoktu. aşağı baktığımda, gülümsüyordu. gökte bir yıldız belirdi. sanırım ulaşmıştı istediğine, hem yıldızlara sevdirdi kendini, hem de o yıldızlardan biri oldu."

__________________________

senin varlığın, insanı her kopuşundan bağlıyordu yaşama. kör düğümler atıyordu çözülen bağcıklarıma. her düşüşümden bana kanatlar çiziyor, yıldızlara uçmaya kaldırıyordu umutla. her göz yaşını tebessümüne aktırıyordu. yıkılıyordum yalnızlar şehrinin en ücra sokağının, taşları eksik kaldırımında; sen geliyor evler dikiyordun enkazların üzerine. bir çiçek açıyordu imkansızın ötesi, çiçekli bahçenin  yolunun kenarında. sen çiçekli bahçedeki mis kokan gülleri öpmek yerine, kuru yapraklı o papatyanın gölgesine sığınıyordun. hep böyle güzel miydin sen? senin varlığının çekiciliği hep yarışır mıydı böyle benim yok olma isteğimle? ölüme yalın ayak fırlayan birinin tişörtünün ucunu kavrayıp, durdurabilir miydin nefes almaya?
hep böyle güzel miydin sen? yaşayan birinin ölüm güzelliği taşıması ne kadar adil olurdu bana? bana bunu yapma, güzelliğine çok kırılırım ben, bana en çok sen ağlarsın sonra. böyle güzel olma, bu eziyeti yüreğime yaşatma.
sadece dur biraz yanımda. düşersem de, uzanıver yanıma. ne olacak sanki biraz bataklıklarda batmaya? en derinimden takılmışım zaten sana.

___________________

ağustos günlükleri. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin