Soğuk bir kış gecesi

17 4 1
                                    

2013 20 Ocak Salı

Önümdeki parşömen kağıdı kaldırdım, pilot kalemimi cılız mumun yanına bıraktım. Karanlıkta önümdeki mürekkebi aydınlatan tek şey mumun güçsüz ışığıydı. Kelimeler boğazımda tıkanıp bir bir hançer olmuş kağıdın üzerine düşmüştü. Aylarca kendi paramı toparlayıp kendime bir parşömen almış, güzel bulduğum bir pilot kalemi de alabilmiştim.

Güçsüz ışık havanın esmesiyle titredi. Önümdeki parşömen kağıdı aldım ve ceviz rengindeki masamın çekmecesinin içine koydum. Çalışma masam dışarıya doğru baktığından sakince mumu üfledim ve ay ışığının aydınlattığı geceyi izledim.

Dövüşmeyi severdim, lisanslı bir şekilde küçüklükten beri dövüş sanatlarıyla ilgileniyordum. Bunun beni yaşıtlarımdan olgun, ve deli yaptığını biliyordum fakat bazı şeyler hoşunuza giderdi ve onu yaptıkça zihninizi ve ruhunuzu dinlendirirdiniz ya benim içinde yumruk sallamak öyleydi.

Bir süre bakışlarım dışarıda kitlendi, ardından evimizin hiç eksik olmayan kavga sesi yükseldi. Ablamın ağlayışını duyduğumda, daha çok buna dayanamayacağımı biliyordum. Yavaşça sandalyemi geri çektim ve ayaklandım. Karanlık oda da yolumu ezbere bildiğimden, hızla kapıyı buldum.

"Nesin sen biliyor musun? Bizi, hepimizi yavaşça öldüren bir parazitsin!" Zehirli sözcükler ablamın dudaklarından damlıyordu. Fakat karşısındaki de geri durmadı, hiç durmazdı. "Ben miyim o? Hayatımı mahvettiniz, sizinle yaşamak nasıl bir pislik sen biliyor musun? Hepiniz, bir bok olun diye sizinle savaşmak nasıl bir zor bir fikrin var mı?" Nefret dillerine dolanmış bir sakız gibiydi. Çiğnedikçe daha çok esniyordu.

Salonun kapısına geldiğimde, ablam ağlayarak bağırmaya başlamıştı. Gözlerim hiç durmayacak olan bu kavganın küçük mağdurunu aradı. Küçük sarı saçları gözlerinin önüne gelen erkek kardeşim, karşısında sesini bile duymadığı çizgi filmini izlemeye çalışıyordu. O, bu aileye doğduğunda en büyük hatayı yaptığını bilmiyordu. Fakat bildiği bir şey vardı, kavga varken sessizce köşesine çekilmeliydi.

"Bıktım senden, bırak artık bizi. Zehirliyorsun! Nasıl bir ebeveynsin sen? Hayatında bir kere şuradaki küçük çocuğun veli toplantısına gitmemişsindir. Bir kere olsun, para vermek dışında bir iyiliğin dokunmamıştır bize. Manevi olarak yoksun sen anne!"

Annem sarı saçlarını arkaya atarak güldü. "Ne zannediyorsun sen kendini? Benden üstün olduğunu falan mı sanıyorsun? Ben yediriyorum seni," dedi gülerek. Ardından ekledi, "Ben içiriyorum. Ben giydiriyorum, sen ben olmadan hiçbir şeysin. Ben olmazsam senin adın bile bilinmez. Sen bir hiçsin..."

Ablam bu psikolojik darbeyi her zaman duymasına rağmen asla ama asla alışamamıştı. Kendini kaybedecek duruma geldiğinde, "Yeter," dedim. Sesim salonun her tarafına eşit derecede yayıldı. Annemin o acımasız dudaklarından, küçük bir gülüş düştü. "Geldi avukatın, hadi gene iyisin." Ablam dayanamayarak yere çöktüğünde annem ona üstten bir bakış attı.

Sevdiği buydu işte, onu ezebilmek ve otoritesini koruyabilmek... Annem tam bir zehir kadınıydı, öyle güzel zehirlerdi ki, siz kendiniz olmaktan nefret ederdiniz. "Dayanamıyorum Vera, nefes alamıyorum..." Ablamın söylediği isim, benim ismimdi. Ben Vera, annemin en nefret ettiği kızıyım.

"Ondan uzaklaş anne." Annem sinirle kafasını kaldırdı ve, "Sen bana ne yapacağımı söyleyemezsin küçük sülük," diye mırıldandı.

"Bir kere söyleyeceğim, onu alt ettin. Uzaklaş ondan." Annem daha çok sinirlenerek isteğim yerine getirip ondan uzaklaşıp bana doğru yaklaştı. Ondan uzundum, bu yüzden bana nefretle bakarak yukarı doğru, yüzüme tükürdü. Geri çekilmemem onu daha fazla hırçınlaştırırken, "Kapayacaksın o çeneni duydun mu beni Vera. O benim kızım, onunla benim arama giremezsin."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 02, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kararmış GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin