1:Yalan

272 48 25
                                    

Merhaba sevgili okurlarım bu benim ilk romanım bu hikayede benim yanımda olmaya ne dersiniz? Şimdiden hepinize teşekkür ederim...
Haydi romana geçelim❤️

_ _ _ _

Uzun bir şeritin en dibindeydim. Uzaktan bakanlara sadelikten yana bir ip gözküverirdi lâkin benim baktığım onların aksine daha karışık ve dramatikti. O benim şeritim değildi, o benim yaşamımın, benim göz yaşlarımın oluk oluk aktığı hayatımın merkeziydi.

Herkesin hayatının merkezi bir evden ibaret olurken benim ki koskocaman istemediğim kadar pis koku, atık ve daha sayamadığım kadar lüks yaşamın gerçek 'yaşam' biriminin çöpleri vardı.

Çünkü ben hayatımı bu çöplükte sürdürüyorum. Kendimi bildim bileli buradaydım. Hayal meyal hatırlıyordum her şeyi ilk adımımı onların yanında attığımı ve sonra bir gece yarısı buraya kimsesizliğe terk edildiğimi biliyorum. Bir bebek ne yapardı ki burada?

Ip ıssız harabeden bile kötü bu çöplüğü ailem benim için yuva olarak seçmişti. Ama burası iki yaşında ki bir bebek için fazlasıyla tehlikeliydi, onu koruması için sardıkları battaniye bile onun o küçücük bedenini ısıtamamıştı ve o bebek bendim... Ailem beni terk ettiklerinde daha bebektim. Günahsız bir bebek.

O çöplük beni sarıp sarmalarken bir hafta sonra başka bir cehennemin içine sürüklendim , başka bir anne sıcaklığı sinmişti tenime. Aile kokusunu iliklerime kadar hissettiğimi sanmıştım ama yanılmışım. Beni cehennem çukuruna ittiklerinde dört yıl onlarda kaldım. Sonra öz evlatlarını sarıp sarmaladılar. Tabi sarmalayacaklardı. Benim gibi evlatlık değildi o bebek onların en büyük mucizeleriydi. Bebekken ne yapamacağımı bilmezken altı yaşımda o çöplükte ne yapacaktım?

Anlatırlardı hep. Beni satın aldıklarını anlatırlardı gözümün içine baka baka. Resmen bana mal muamelesi yapıyorlardı. O sarhoş beni onların kapısına getirmeseydi beni mal gibi onlara keyfen satmasaydı ben o kadar dayağı yemeyecektim. O annem dediğim kadının psikolojik sorunları vardı. İçip içip beni döven içmeyince de döven bir yerim morarmadan bırakmazdı beni. Her yerim kan olurdu yüzüm, ellerim fark etmeksizin ızırapların, felaketlerin en kötüsünü çektirirdi bana. Ama kendi çocuğuna melek gibiydi çünkü ben elin kızıyken o onun evladıydı.
Bana yaptıkları en büyük iyilik okula vermeleriydi. İlkokulumu onlara inat gizlice bitirmiştim.

Beni bıraktıklarında ismimi çoktan koymuştular. Güneş demiştiler bana. Gökyüzünde ki güneş misaliydi. Ama o kadın benim parıltımı çalmıştı ve benim tabirimle burası benim KİMSESİZLER ÇÖPLÜĞÜM' dü. Benim evim her daim burasıydı. Benim hayatımın en büyük tutanağı manevi kardeşim Aras'tı. Onunla beraber 16 senedir burada tüm zorluklara karşı mücadele ediyorduk. O da buraya çok küçük yaşta gelmişti tıpkı benim gibi dört yaşında buradaydı.
Ben ona bazen arkadaş bazen bir kardeş ve daha da ötesi abla olmuştum. O da benim için aynısını yapmıştı. Biz bunlara göğüs gererken aşamadığımız bir şey kapımıza dayanmıştı. Aras'a iki sene önce kanser teşhisi konmuştu.Aras bana kendisi söylemişti ama kanserli insana göre hiç bir belirtisi dahi yoktu.

Kendi ellerimle saçlarını kesmiştim ve onun isteğiyle kestiğim saçları çöplükte ki su varilin altına gömmüştük.Ama kısa bir süre sonra kanseri atlattığını bir doktora gitmiş ve hiçbir şeyi kalmadığını söylemişti.Ardından saçları gür bir şekilde yine uzamıştı.
Aras'ı tanımlamak gerekirse gözlerinde ki hiçsizlik onun ilk tanımı olurdu saçlarını çok nadiren düz bir şekilde görebilirdim.
Saçları sanki onun ruhunu yansıtırdı.Saçlarıda kendi gibi dağınık bir ruha sahipti,kalkık burnu yüzüyle orantılı olduğu için ona başka bir hava katıyordu.
bir süre sonra varilin üstünden aşağıya doğru bacaklarım sarkıtıp oturdum ve derin düşüncelere daldım.

Ne düşündüğümü ne siz sorun, ne ben söyleyeyim çünkü ben kendi düşüncelerini bile sorgulayamıyordum. Burası benim düşünme yerimdi.
Hayatta ne oluyordu? Gökyüzünde ki güneş olmasa ne olurdu? Yıldızlar parlamasa? Bulut yağmurunu damlatmasa ne olurdu?
Muhtemelen kıyamet kopardı ama daha da fazla bilgi istiyordum daha da fazla...
Düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve kulübeye doğru yürürdüm. Kulübeye girdiğimde Aras hâlâ yoktu. Bana iş görüşmesine gideceğini söylemişti ve saat akşam yedi olmasına rağmen hâlâ ortalıkta yoktu.

Kulübeye girmeden arkamdan birinin ismimi söylediğini işittim. "Güneş!" sonunda Aras gelmişti.
"Nasıl geçti ?" diye sordum karşımdaki çocuğa
"Güzel geçti ama iş gece başlıyor Güneş. Seni yalnız burada bırakmak istemiyorum."
"Aras ben sen gelmeden de burdaydım,şimdi mi kalamayacağım? Başka bir çaremiz yok mecburuz." dediğimde kulübeye girdik.
"Aras?" dedim soru sorarcasına
"Efendim"
"Sen sadece iş görüşmesine gideceğini söylemiştin..."
"Evet"
"Eee o zaman niye bu kadar geç geldin?"
"Ben Emre'yle buluştum."
Emre'yle mi buluşmuştu? Ama Emre şehir dışındaydı ve Aras'ın başka arkadaşı yoktu. Aras bana yalan söylüyordu ve benim fark ettiğim ilk yalanıydı. Belki de daha da çok yalan söylemişti bana nerden bilebilrdim.

(Sabah)

Sabah gözlerimi çöp kokusuyla açtım diyebilmeyi çok isterdim ...
Fakat bu farklıydı katlanılamaz bir kokuydu. Artık nerede olsam olayım çöp kokusunu alırdım çünkü bu benim master yaptığım bir durumdu. Hızlıca kulübeden çıkacağım zaman ayağımı dışarıya attığımda ise ayağımın altında gözlerime inanamayacağım bir şey gördüm. Bu akıl alınabilecek bir şey değildi. Gerçekten galiba kıyamet şimdi kopmuştu. Bu bu....

_ _ _ _
Tekrar Merhaba bu bölüm biraz kısa oldu ikinci bölüm daha uzun olacak okuduğunuz için teşekkürler...
Not:Bu bölüm düzenlenmiştir.
Bu bölümü tekrardan yazdım. Daha da anlaşır ve iyi olduğunu düşünüyorum. Sizce nasıl olmuş?Sizleri seviyorum

Sizce Güneş ne gördü?

KİMSESİZLER ÇÖPLÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin