Yılların Ödülü

125 11 9
                                    

Gün yeterince sıkıcı geçerken birden telefonuna bir bildirim gelmişti, sırf bu bildirim sesi bile heyecanlandırmıştı onu. Yıllarını verdiği tıp sınavının sonucu yazıyordu mesajda heyecan ile annesinin yanına gitti, mesajı açtı ve okumaya başladı mutlu sesi mesajın sonlarına doğru yok olmuş , yerini bir hüzün almıştı . Ağzından son olarak şu sözler döküldü "...sınavını maalesef kazanamadınız. İyi günler dileriz."

Ne demek sınavı kazanamamıştı . Kendi içinde düşündükleri ona yetmiyormuş gibi bir de annesi şimdi ona öldürücü bakışlar atıyordu. Ne yapmalıydı ? Derin bir nefes aldı ve annesiyle konuşmaya karar verdi ama daha ilk kelimeyi söyleyemeden kulaklarında duyduğu o tiz sesle durakaldı " NASIL YAPARSIN BÖYLE BİRŞEY MİNHO!!!" " NE DEMEK KAZANAMADIM!!" . Nefes aldığını hissedemedi o an Minho . O da isterdi o an annesine sarılmayı , annesinin onu teselli etmesini . Ama ne fayda annesi babasına haber vermiş idi bile... Yavaş yavaş gözleri kapandı

Gözlerini birden açtı, kendini bir hastanede buldu Minho. Karşısında bir çocuk vardı, hayatında gördüğü en kırık ve endişeli gülümsemeyle yüzüne bakıyordu. O kadar güzeldi ki gülüşü... O çocuk birden toz oldu. Kalbinde daha önce hiç hissetmediği bir acıyı hissetti, ve o an fark etti hastane yatağındaydı... Gözleri yeniden kapanıyordu istemsizce.

Gözlerini açtığında bir çölde olduğunu fark etti ama nefes alamıyordu . Ona bir el uzatılıyordu ama o; o eli tutamıyordu . Sağ elini güçlükle kaldırdı . Uzanmaya çalışıyordu ama bir türlü uzanamıyordu . Ayağa kalktı . Yürümeye o elin sahibine ulaşmaya çalıştı. Sol bileğindeki keskin acıyla durdu birden . Bileğine baktı, kalın bir halatla bağlanmıştı. Bu nedenle yürüyemiyordu. Sanırım bunu fark etmişti karşıdaki elin sahibi, ki daha çok yaklaştı ona . O el tekrar uzatıldı Minho'ya . Çok merak ediyordu Minho bu elin sahibini . Kimdi o , Nasıl biriydi , Yüzü nasıldı ?. Bu sorular aklında dolaşırken , tekrar elini uzattı Minho . Ama yetişemedi o ele. Neden uzanamıyordu yaklaşmamış mıydı o elin sahibi ona ? Sonradan fark etti sol bileğindeki halat Minho'yu geriye çekiyordu. İçinden birkaç küfür geçirdi Minho . O ele ulaşmak istiyordu ama hiçbir şekilde yapamıyordu . Çaresizliğin içindeki sessizlikte tek bir ses duyuluyordu. O elin sahibinin ağlama sesi...

" Hyung beni burada bu zalim dünyada yalnız bırakmayacaksın değil mi? Bu hayatta güvenebileceğim, evim diyebileceğim kimse yok , sen dışında. Belki bunları hiçbir zaman yüzüne söyleyemeyeceğim, belki de söylemeye fırsatım olmayacak. Ama Seni seviyorum Hyung. Sana bu dünyadaki her şeyden daha çok değer veriyorum. Lütfen bana kızma, sende o kadar yakışıklı olmasaydın ne yapalım "

Ağlama demek istiyordu Minho. Karşısındaki çocuğa sarılıp onu teselli etmek istiyordu. Yüzünü bile bilmediği bu çocuk neden kalbini bu kadar acıtıyordu.

Ortamda bir sessizlik oluştu. Bu sessizlik Minho'yu gererken ortamı daha da geren ayak sesleri gelmeye başladı kulağına. Ayak seslerinin sahibi karşısındaki çocuğun siluetine yaklaştı. Daha olayların nasıl geliştiğini anlayamazken karşısındaki çocuğun çığlıklarını ve yardım isteyişlerini duydu Minho. Ve birden tüm kargaşayı kesen bir ses, bir silah sesi.

Tüm kalbiyle o silah sesinin karşısındaki siluetle bir alakası olmamasını diledi Minho. Duyduğu sesle de biraz rahatladı. Anlaşılan silah sadece korkutmak amaçlı havaya sıkılmıştı. Karşısındaki çocuk birden konuşmaya başladı. "Bunu sana daha önce söylemediğim ve de şimdi söylediğim için özür dilerim. Ama beni de anla. Söylemezsem sonsuza dek kendimden nefret ederdim, sen bunu ister miydin? Benim kendimden nefret etmemi ister miydin Hyung? Şimdi gitmek zorundayım ama kendini üzmeyeceksin, söz mü? Hem eğer beni bulursan istediğin zaman beni ziyarete gelebilirsin. Beni hatırlamayı hiç unutma olur mu? Beni buradan kurtar Sevgilim..."

Sonra bir silah sesi daha duyuldu ama bu sefer Minho'nun dileği gerçekleşmedi. O kurşun karşısındaki çocuğun tam kafasına isabet etmişti. Minho o çocuğun sesini son kez orada duydu. Hiç tanımadığı, yüzünü hiç görmediği Sevgilisinin sesini...

......

Minho

Kan ter içinde ve nefes nefese uyandım uykumdan. Yine aynı rüyayı görmüştüm, doğrusu artık şaşırmamam gerekiyordu değil mi? Sonuçta 7 yıl önceki o olaydan beri aynı rüyayı görüyordum. Düşüncülerimi başımdan savıp hızlıca yataktan kalktım. Hafif bir duş alıp kıyafetlerimi giydim. Başım çok ağrıyordu. Hala yaşadığım yoğun stresin etkisindeydim. Ama hayır bugün olmazdı.

Bugün olamazdı. Bugün ömrümü adadığım çalışmanın ödülünü kazanacaktım. Bu gün yıllarımı adadığım mesleğimin ilk günüydü, doktorluğun ilk günüydü. Kahvaltı yapıp kardeşime gittiğime dair küçük bir not bıraktım. Şuan düşünmem gereken tek şey mesleğimdi ama benim aklımdan rüyamdaki o çocuk çıkmıyordu.

Düşüncelerimle uğraşırken ani bir sesle kafamı kaldırdım ve hastaneye çoktan varmış olduğumu fark ettim. Derin bir nefes aldım ve hastaneye doğru adımladım. Kim bilirdi ki başıma gelecekleri...


Umarım kitabı beğenirsiniz sevgiler <3

Koridorun Sonundaki Oda / MinsungWhere stories live. Discover now