1.Sezon 1.Bölüm: Önüm arkam sağım solum, uçurum...

84 3 1
                                    

Klasik bir Woodsboro gecesi. Daha korkunç, Daha sessiz. Size bir şey söylesem bana inanır mısınız? Bu karanlık sokaklardaki çaresizliği, vahşeti ve acımasızlığı çok severim. Neden bilmiyorum ama seviyorum işte. Belki aranızda benim gibi karanlığı seven de olabilir sevmeyen de olabilir. Mesela karanlıktan korkanlar var. Aydınlıktan da korkan var. Karanlıktan korkanlar gerçeklerle bir türlü yüzleşemeyenlerdir. Aydınlıktan korkanlar ise bütün yaşanmışlığı içine çekenlerdir. Neden mi böyle düşünüyorum. Cevaplayayım çünkü hayatımın 15 yılını bu yaşanmışlığı hissederek geçirdim. Mesela vampirlerde aydınlıktan korkarlar. Çünkü vampirler alacakaranlığın birer yıldızıdır. Kurt adamlar da öyledir. Gündüzleri hiçbir şey yapmazlar. Geceleri ise diğer taraflarını yani korkunç taraflarını gösterirler. Nancy James de böyle biri işte. Gündüzleri masum, Geceleri Gaddar. Dexter Morgan gibi. Gündüzleri adli tıpçı, Geceleri ise seri katil. Bu da Patrick'in tanımlamasıydı.

Biraz fazla uzun konuştum değil mi? Neyse, daha fazla uzatmak istemiyorum. İsterseniz hemen geçelim.

Grace biraz tedirgin bir bakışla; Michael dışarıdan bir takım sesler geliyor bakar mısın? Michael ciddileşerek; Ben hemen geliyorum sen bebeğin yanında bekle telefonun da yanında olsun dedi. Bu sırada hemen yanlarındaki evde 4 tane genç vardı. Birazdan bir vahşete tanık ve figüran olacaklardı.

Ellie huzursuzdu. Ellie Patrick'e dönerek; Patrick ben sanki bir şeyler olacakmış gibi hissediyorum. Patrick ise ciddileşerek; Niye öyle hissediyorsun ki? Bir şey olmayacak merak etme. Jack ve Leo ise sessiz oturuyordu. Gene Patrick'e döndüm. Patrick benden daha çok huzursuz gibiydi. İçinde tarif edemediği bir sıkıntı, bir sessizlik vardı. Bu sessizliği telefon sesi böldü. Patrick ise ciddiliğine devam ederek; Kim bu salak dedi.

Ellie ise gülümseyerek; Belki de tanıdığımız biridir. Leo ise bir kahkaha patlatarak; Gecenin 2.30'nda hangi aptal arar sence. Jack ise gülerek; Belki de arayan hayalet surattır. Ellie ise ciddileşerek; Aman Tanrım ne kadar da komik. Belki de gerçekten hayalet surattır. Woodsboro 'da yaşıyorsan normal durum. Patrick; Şu lanet olası telefonu açacak mısın?

Ellie ise gülerek; Doğru açayım şu telefonu. Ellie telefonu açtığında telefondaki kadın şunları söyledi; Merhaba Ellie, Nasılsın? Ellie ise gülerek; hayalet surat taklidi yapıyor dedi. Ellie gülerek; Megan şunu kes lütfen dedi.

O anda kapı şiddetli bir şekilde çalmaya başladı. Kapının arkasında bir kadın yani grace yardım edin diye çığlık atıyordu. Patrick bir anda hızlı bir refleks ile beyzbol sopasını alarak aşağıya koşmaya başladı. Sanki Patrick değil de bir çıta koşuyordu. Daha sonra ise hemen arkasından ben koşmaya başladım. Arkamızdan ise Leo ve Jack geldi. Patrick ise hemen kapıyı açarak; Ne oluyor dedi. Grace ağlayarak; Bakıcımız kocamı öldürdü ne olur yardım edin diye haykırdı. Nancy tam o anda grace'i boğazından bıçakladı.

Nancy tam bıçağı sallayacakken Patrick yumruk attı ve beyzbol sopasıyla beline ve suratına vurmaya başladı. Patrick ise bağırarak; ARKA KAPIDAN KAÇIN diye bağırdı. Patrick ise hemen gelerek; Ellie sen benimle gel. Leo, Jack siz ise eve gidip her yeri kilitleyin. Mutfaktaki bıçak setini alın ve 911'i arayın. Patrick ve Ben bahçeye girdiğimizde Michael'in gözünde bir bıçak vardı. Patrick ise; Kahretsin dedi. Tüylerimiz ürpermişti. Nasıl böyle bir şey olabilirdi. Hayalet surat gene mi gelmişti. Kafamda binlerce soru vardı. Evin içine girdiğimizde telefonum bir daha çaldı. Telefonu açıp; Ne istiyorsun herkesi öldürdün zaten psikopat kadın. Nancy; Senin canını istiyorum dedi ve tam o anda önümüze çıktı. Tam ben bıçaklanacakken Patrick bir anda önüme atladı ve bıçak omzuna girmişti. Ben ise çığlık atarak elime bir vazo aldım ve Nancy'nin kafasına vurdum. Nancy öç alır gibi baktıktan sonra kaçtı ve ben hemen gelip; Kaçma gel buraya dedim.

Patrick acı içinde kolunu tutuyordu. Tam o anda gelen yanık kokusunu benim gibi o da fark etmişti. Patrick ve ben hemen mutfağa koştuk. Geldiğimizde dehşete düştük. Çünkü bebek fırının içinde yanıyordu. Patrick ise hemen koşup fırını durdurdu ama nafile. Oracıkta can vermişti. Aklımdan şu geçti keşke 3 dakika daha erken gelseydik. Aklımıza dışarı çıkmak geldi. Çıktığımızda Grace ve Michael ağaca asılı bir şekilde rüzgarın etkisiyle sallanıyordu. Ciltleri bembeyaz olmuştu. Aynı bir sokakta gezinirken ay ışığının sokakta yüzünüze çarpması gibi.

Polis ve ambulans sesi yaklaşmıştı. Daha ne olduğunu anlayamadan hastaneye gelmiştik. Patrick sanki dili tutulmuş gibi etrafa bakıyordu ve asla konuşmuyordu. Bu kadar sessizlik fazla değil miydi? Yoksa sadece bana mı öyle geliyordu. Yine de bu sessizlik hoşuma gidiyordu. Yaşadığım korkunç olayın travması olsa gerek. Polis hemen yanımıza gelip klasik soruları sordu. Soruların hepsi bittikten sonra eve döndük. Patrick biraz oturmak istediğini söyledi. Bende müdahale etmek istemedim.

Leo ve Jack annesi Gina ile beraber evimizde geldi. Bir süre sohbet ettik. Sabah olmaya başlamıştı. Ben çantamı hazırlamaya giderken Patrick bir anda kolumu tuttu ve bende geleceğim dedi. Ben ise biraz itiraz ettim. Ama Patrick'in huyunu bildiğimden çok ses çıkarmadım.

Okula geldiğimizde herkesin bakışları içerisindeydik. Sanki katilmişiz gibi gözleriyle süzüyorlardı. Ama aldırış etmeden sınıfa girdik. Aynı süzülme devam ediyordu. Derse girdik ve sınıftaki öğretmen; Patrick senin için ödev verebilirim istersen sen eve git dedi.

Sınıftakilerden sevmediğim gıcık bir çocuk; Hocam katillere ödev verildiği ne zaman görülmüş? Patrick ise sinirlenerek; Kes lan sesini dedi. O çocuk ise; Ne yapacaksın sakat kolunla beni mi döveceksin dedi.

Ellie ise gülerek; İstersen sana yumruğumla estetik yapabilirim burun ağız Fark etmez benim için istersen ağzınla burnunun yerini değiştirebilirim. Ne zamandır istiyordun zaten. O çocuk ise hemen üstüme gelerek; Denesene dedi. Aslında kavga hiç huyum değildir. Ama konu kardeşim veya arkadaşlarım olunca baya vahşileşiyorum. Prestij meselesi işte. Leo ve Jack bir anda ayağa kalktı ve bende saldırmaya başladım.

Sonra öğretmen bağırarak; YETER ARTIK ÜÇÜNÜZÜ DE DİSİPLİNE VERECEĞİM BIKTIM SİZDEN ARTIK. Patrick ise öğretmene; Bu kavgayı o geri zekâlı çocuk başlattı. Hiç kimsenin suçu yok burada. Denise ise katlanamayarak sınıfımdan çıkın diye bağırdı. Müdür'ün hiç sevmediğim odası. Müdürlerin geneli aşağılamayı sever. Müdür bağırarak; NASIL DERS ESNASINDA KAVGA EDERSİNİZ SİZİ ATACAĞIM OKULDAN. Patrick ise sesini kısarak; Babamız gelince altına kaçırıyor elektriğini artık avukatlar alır. Üç saatlik bir nutuktan sonra çıktık eve doğru yol almaya başladık. Jack ise bir anda karşıya bakarak; Patrick şu gale weathers değil mi? Patrick öç alır gibi cehennemin dibine gitsin dedi. Gale hemen gelip; Olay nasıl gerçekleşti diye sordu: Ben ise kızarak; Defol git dedim. Gale ise dalga geçerek; Neden ki ben işimi yapıyorum dedi. Tam ben vuracakken Patrick vurdu ve ; Bizden uzak dur dedi.

Gene huzurdum bu sefer olacakları tahmin ediyordum galiba. Eve geldik bir süre sohbet ettik akşam olmaya başladı. Ben gene tedirgin olmaya başladım. Patrick, Leo ve Jack dışarı çıkacaktı. Patrick ise tekrarlayarak; Gelmek istemediğinden emin misin dedi. Ben ise ısrarla gelmek istemediğimi söyledim. Ve 2 dakika sonra üçü de evden çıktı. 10 dakika sonra telefonum çaldı açtım. Ve telefonun ucundaki erkek sesi: Merhaba Ellie; Beni hatırladın mı dedi.

Yeni kitabım olan Zorbalığın Maskesi yayında! Okumak İsteyenler İçin: https://www.wattpad.com/story/359474473-zorbal%C4%B1%C4%9F%C4%B1n-maskesi

Günahkar Londra (SEZON FİNALİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin