1. Bölüm

258 19 9
                                    

Yeni yerleştiğimiz küçük kulübemizde babamın gelmesini bekliyordum. Ava çıkmıştı. Baya bir zaman geçmişti ama hala gelmemişti. Telaşlanmaya başlamıştım.

Bu kıyamet olmadan önce babam ve ablamla birlikte yaşardık. Ortalık karışmaya başladığında ablam dışarıdaydı. Babamla birlikte kaçmıştık. Telefonda ablamı aradığımda bize "Kurtulmaya çalışın!" derken cümlesi yarıda kesilip çığlık sesini duymuştum.

Ablamın öldüğünü biliyordum. Yine de öyle düşünmek istemiyordum. Çünkü onu çok seviyordum. Annemin yokluğunu neredeyse hissettirmiyordu. Annem ben 3 yaşımdayken hayatını kaybetmişti. Kanserden.

Babam annemin ölümüne ne kadar yıkılsa da yapabileceği bir şey yoktu bu yüzden bütün hayatını bize adamıştı.

Sanırım tüm bu olanlar başladığından bu yana 1 yıla yaklaşmıştı zaman. Artık zaman dilimini takip etmekte zorlanıyordum ama yaşımı biliyordum. daha 16ya girmemiştim.

Ben tüm bunları düşünürken babamın hala gelmediğini ve zamanın da oldukça geçtiği aklıma geldi. yarım saate kadar gelmezse onu aramaya çıkacaktım.

Eğer bunu yaparsam babamın bana çok sinirleneceğini biliyordum çünkü eğitimim yoktu ve daha önce bir aylaj ya da insan öldürmemiştim. Karşıma aylak çıksa ne yapacaktım bilmiyordum. Ama insan çıkması daha da korkutucuydu benim için.

Babam hep "Yaşayanlar ölülerden daha tehlikelidir." derdi. Yine de babamı bulmak için çantamı hazırlamaya başladım.

Nereye giderdim bilmiyordum. Ne yapardım bilmiyordum. Yine de hazırlanıyordum. Onu bulmakta kararlıydım. Son olarak masanın üzerindeki fotoğrafı elime aldım. Ablam, annem ben ve babamın olduğu aile fotoğrafımızdı. Onları çok özlüyordum ve bu dünyada yalnız kalmak en çok korktuğum şeylerdendi.

Ablamla annemden sonra babamı da kaybedemezdim. Bu yüzden hızla yola çıkmaya karar verdim. Kapıyı açtım. Etrafta bir şeyler yoktu çünkü babam güvenlik sistemi yapmıştı. Babamın yaptığı sesli tellerden yavaşça geçtim.

Yere baktım. Belki babam bir iz bırakmıştır diye. İlerlemeye devam ediyordum fakat korkudan bacaklarım titriyordu.

Sonunda market gibi bir yere gelmiştim. Babamın nedensizce burada olacağını düşündüm. İçeriye girmeye korkuyordum. Elimde babamın bana verdiği bıçağı sıkıca tutuyordum.

Marketin kapısı aralıktı. İçeriye girdim. Etrafı dolanıyordum. İleride bir aylak vardı. Ona doğru sessizce yaklaşmaya başladım.

Cesaretli olmaya çalışıyordum. Ayağım yerdeki poşetlere değince ses çıktı. Aylağın bana doğru dönmesiyle afallamam bir oldu. Dilim tutulmuştu. Elimdeki bıçağı yere düşürdüm. Bu benim babamdı. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.

Şiddetli bir şekilde ağlıyordum ve geri geri gidiyordum. "Bana bunu yapma baba!" diye bağırdım. Aylak, daha doğrusu babam daha da hızlanmaya başladı. Garip sesler çıkarıyor, ellerini bana uzatıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece ağlıyordum. İşte olmuştu. Bu dünyada tek sahip olduğum kişiyi de kaybetmiştim. Babam gitmişti.

Babam tam beni tutmuştu ki arkamdan gelen silah sesiyle irkildim. Babam da yere düşmüştü. "Hayır!!" diye bağırdım ve babama doğru eğildim. Aylağa dönüşmüş olsa da o benim babamdı.

Arkamı döndüğümde bir grup insan vardı ve bana bakıyorlardı. Babamı vuran çekik gözlü çocuk havaya kaldırdığı silahını yere doğru indirdi.

Ona doğru bağırarak "Babamı öldürdün!" diyip ona saldırmaya başladım. Uzun saçlı adam beni kollarımdan tutup geriye doğru çekti. Hem ağlıyordum hem de "Bırak beni!" diye bağırıyordum.

Beni tutan adam yüzünü görmemi sağlayıp "Hey! O bir aylaktı ve seni öldürecekti!" dedi sesli bir şekilde. Ben ise sadece ağlıyordum.

Yere oturdum ve ağlamaya devam ettim. Babama bakamıyordum. Herkesin beni izlediğini hissedebiliyordum. Çekik gözlü adam yanıma doğru çömelip "Ben çok üzgünüm ama bunu yapmam gerekiyordu. Neler hissettiğini anlayabiliyorum." dedi. O an sanki dilimi yutmuştum gibi hissettim. Hiçbir şey söylemiyor, sadece ona bakıp ağlıyordum.

O sırada insanlardan kısa saçlı olan kadın "Hey gitmeliyiz aylaklar geliyor!" dedi sesli bir şekilde. Bir anda sağ tarafımda babam belirdi. Benimle konuşuyordu. Hayal olduğunu biliyordum ama o benimle konuşuyordu.

Ona doğru baktım. "Kalkmalısın Olivia. Buradan gitmelisin. Güvenli bir yer bul. Kendini kurtar, cesur ol. Ben iyi olacağım. Seni seviyorum."

Söyledikleri kulağımda yankılanırken babam birden yok oldu. O an babamın söyledikleriyle kendime geldim. Onu dinlemeliydim. Söylediklerini dikkate aldım ve kendime gelmek için çabaladım. O sırada yaklaşan aylak sesleri ve bir garip uğultular dönüyordu kafamda. Ben yerdeki bıçağımı aldığım anda birisi beni kolumdan tutup yerden kaldırdı ve dibimde olan ama fark etmediğim aylağın kafasına bıçağını sapladı.

O anda uğultular kesildi ve sadece konuşmalar da aylak seslerini duymaya başladım. Beni kolumdan tutan kişiye döndüğümde telaşlı bir şekilde bana bakıyordu. "Hadi gitmeliyiz." dedi ve beni kolumdan tutup peşinden sürüklemeye devam etti.

Önümdeki grupla birlikte koşuşturuyorduk. Kapıları kapatmışlardı ama dayanacak gibi durmuyordu. Aylaklar kapılara dayanmışlardı. Arka kapıdan çıkmıştık. Çocuk hala kolumu bırakmamıştı ve beni götürmekte kararlıydı.

Arka kapının tarafında bir karavan vardı. Lider olduğunu düşündüğüm adam kapıyı hızla açtı ve herkes içeriye girmeye başladı. Kolumu tutan kişi de beni sürükleyip içeriye soktu ve kapıyı kapattılar. Herkes soluklanmaya çalışıyordu. Kadınlardan birisi eliyle "Sessiz olun" işareti yaptı. Hiç kimse konuşmuyordu. Ben olanları atlatmaya çalışırken diğerleri camdan dışarıyı kontrol ediyorlardı.

Sessizce yere oturdum ve sadece önüme bakıyordum. Babamı düşünüyordum. Tekrardan yanımda belirdi. Bana bakıyordu. Ona döndüm.

"Daha ne kadar beni düşüneceksin? Önünde kocaman bir hayat var. Beni sevdiğini biliyorum, ben de seni seviyorum ama aptallık etmemelisin. Ben sana böyle öğretmedim. Yalnız değilsin. Ben hala yanındayım. Ağlamayı ve surat asmayı bırakıp şimdi neler olucağını düşün. Hayatta kalkmalısın. Kalacaksın. Annen, ablan ve benim için."

Yine doğru söylüyordu. Göz yaşlarımı sildim. O sırada da dışarıdaki tehlike geçmiş olmalı ki Lider olduğunu düşündüğüm adam Karşıma oturup ona bakmamı sağladı. "İyi misin?" diye sordu. Ona doğru baktım ve babamın söylediklerini düşünüp sadece kafamı salladım. Adam "Benim adım Rick. Senin adın ne?" dedi. Herkes de o sırada merakla beni izliyordu. özellikle beni kaldırıp peşinden götüren çocuk.

"İsmim Olivia." dedim sessizce. Rick cevap verdiğime sevinmiş görünüyordu. Tekrar konuşmaya başladı ve "Küçük kulübede yaşıyoruz. Bizimle devam etmek ister misin?" dedi.

Başımı kaldırıp tekrar ona baktım. Meraklı gözlerle sorumun cevabını bekliyordu. Başka seçeneğim olmadığını düşünüp sessizce başımı aşağı yukarı salladım. Rick "Peki o zaman. Şimdi gideceğiz. Bizimle güvende olucaksın." dedi.

Şuanda ne yapacağımı bilmediğim için hiç sesimi çıkarmadım. Kısa saçlı kadınlardan birisi beni kolumdan tuttu ve yavaşça kalkmamı sağladı.

Beni koltuğa otutturdu ve "Bir şeye ihtiyacın olursa söyle tatlım." diyip gülümsedi ve yanımdan gitti. Karavan da ilerlemeye başlamıştı. Ben sessizce dururken karşıma o çocuk oturdu. Bana bakıyordu. Ben de ona. "Selam. Ben Carl." dedi. Gözlerinin mavi olduğunu fark ettim.

Saçları biraz uzundu ve omuzlarına yaklaşmıştı. Kafasında bir şerif şapkası vardı. Çantasından bir matara çıkardı ve bana uzattı. 5 saniye kadar onu izledikten sonra elinden matarayı alıp içmeye başladım. Oldukça susamıştım. İçmeyi bitirdikten sonra masaya geri koydum ve "Teşekkürler." dedim sessizce. Hafifçe gülümsedi. Bana iyi davranmasını sevmiştim. Şuanda gerçekten iyi insanlara ihtiyacım vardı.

Selam dostlarım!!!💗💗💗
Yeni bir Carl kurgusuyla karşınızdayım! Önceki kitabıma çok ilgi geldi ve çok sevildi. Yeni bir kurgu yapmak istedim. Biraz öncekine benzeyecek ama daha farklı olaylar, karakterler yapmayı düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz!!

You're All I Want - Carl & OliviaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin