1

258 31 54
                                    

TW: Mental hastalıklar, hastane.

Ben Minho. Bugün biricik aşkımı görmeye gideceğim. Tımarhaneye.

O deli değil, sadece biraz çocuksu ve meyilli... intihara. bazenleri onu durduramazsınız aşırı enerjik ve cıvıl cıvıl olur ama bazen de cok sakin hiç konuşmayan biri oluverir ve garip şeyler söylemeye başlar. Eger onu durdurmaz ve sakinleştirmezseniz kendisine zarar verir.

Bugün de evden çıktığım gibi her zaman uğradığım çiçekciye uğradım ve güzelime bir demek papatya aldım. O papatyaları çok sever. İçimden bugün iyi günlerinden birinde olmasıni diledim ve otobüs durağına doğru yürüdüm.

Bineceğim otobüs geldiğinde hemen bindim ve kartımdaki son parayı bastım. Otobüs o kadar doluydu ki zar zor nefes alıyordum. Buketim ezilecek diye çok korktum ve sanırım yarısı ezildi bile. Keşke bir sonrakine binseydim diye içimden geçirirken güzelimi düşünmeye basladım.

Bir tarla papatya benim güzel papatyama karşı bir seçenek bile değildi.

Durak sesiyle geldiğimizi anladım ve hızlıca o basık ortamdan hemen ayrıldım. İğrenç taş yığını yere yürümeye başladım. Güzel papatyamın orada kalmasını hiç mi hiç istemiyordum ama naparsın işte. Orası çok soğuktu, insanlar bile ve papatyalar soguk yerlerde yetişmezler... ama benim papatyam dayanmak

Kapının önüne geldiğjmde üstüme hemen bi çekidüzen verdim, buketimi düzelttim ve kokladım. En son derin bi nefes aldım ve yüzümde bir gülümsemeyle koca bariyerlerle korunan bahçenın kapısını çaldım.

"Merhaba güvenlik abi ben geldim."

Kapı açıldı ve önümde artık tanıdık bir yüz olan güvenlik görevlisi vardı.

"Ah bizim raporsuz deli bugün de mi burada. Bende ne zaman gelecek bu diye dusunuyordum."

Ona sahte bir şekilde dudak büzdüm ve binaya doğru yürümeye başladım.

Bahçe hastalarla doluydu. Boş boş zıplayanlar, bağıranlar, sakince oturup olduğu yerde sallananlar, her kafadan bir hasta vardı burada. Ama benim aradığım yüz ortalıklarda yoktu. Odasında olduğunu düşündüm ve adımlarımı hızlandırdım.

Artık hastanedeki herkes bana aşina olduğu için herkese selam vere vere binanin içinde yürüyordum. Asansor düğmesine bastım ve gelmesini beklemeye başladım. O sırada doktor yanıma geldi.

"Ah bugün de mi geldin Minho. Vaz geç şu çocuktan. Jisung'un durumu iyice kötü oluyor bir haftadır dışarı cıktığını görmedim. İyi günler geçirmiyor ve iyice içine kapandı böyle giderse buradan hiç kurtulamayacak."

"Anlıyorum efendim."

Asansor geldi ve bindik. Doktor benim yerime butona bastı çünkü hiçbir yerimi kıpırdatamıyordum. Kötü olduğunu bende biliyordum ama doktordan duymak beni daha çok etkiledi. Hayır o hasta değil iyi olacak ve onu bu boktan kurtaracağım.

Asansör durdu ve bende koşar adimla onun odasına ilerlemeye başladım. Doktorun arkamdan acıyarak baktığını hissedebiliyordum ama umurumda değildi. Ben papatyamı bırakamam....

Kapıyı tıklattım ve kapının şifresini girip içeriye geçtim.

"Hoşgeldin."

"Hoşbuldum Jisung-ah bugün nasıl hissediyorsun bakalım? Hem bak sana papatya da getirdim."

"Teşekkür ederim."

Demeti elimden aldı ve o güzel yüzüne yaklaştırarak gözünü kapattı ve kokladı
O kadar büyüleyici görünüyordu ki onu alıp kalbimin en derininde her şeyden saklamak, korumak istiyordum.

"Bunlar guzel ama ben degilim."

"Saçmalama istersen Jisung sen benim gördüğüm en guzel insansın."

"Bu yüz benim değilmis gibi hissediyorum."

Bu dediği cümleye biraz şaşırdım çünkü daha önce böyle bir şey söylememişti. O kadar güzeldi ki beyaz, temiz bir papatyaya benziyordu. Her zaman parlayan gözleri, minicik burnu, büyüleyici dudakları, ipeksi saçlari, incecik beli ve insani içine çeken kokusuyla eşsiz bir insandı o.
İnsan olduğundan bile şüpheliyim.

"Bu yüz senin tabikide ve sen çok güzelsin."

Onu çekip göğsüme bastırdım ve sarıldım. Tişörtümü islatan göz yaşlarını hissettim. Kalbim bin parcaya ayrılmış gibi hissettim. O ağlayınca sanki kıyamet kopacakmış gibi oluyordu.

"Hyung ben deli miyim?"

Deli ne demekti?
Her garip davranana deli mi denirdi? Yoksa söytarılık yapanlar deli mi olurdu?
Yada kendine zarar verenler?

"Hayır sen deli değilsin güzelim."

"O zaman neden buradayım ve garip beyaz giyinimli adamlar sürekli bana acıyarak bakıyorlar ve haplar veriyorlar?"

Ne denirdi ki? Sen hastasın mi diyecektim? Nasıl söylerim bunu? O deli değil, o deli değil, o deli değil....

"Hadi mızik dinleyelim sungie!!"

"Canım istemiyor."

"Ah hadi ama hyungunu kıracak mısın?"

"Peki gel."

Onu takip ederek oturduğu küçük yatağa oturdum ve telefonumdaki playlistlerimden birini oynattım.

Beach House- Space Song
"Who will dry your eyes when it falls apart?"

Ben minik papatya... ben senin göz yaşlarını sonsuza kadar sileceğim.

(düzenlenmiştir.)

ah papatya | minsungWhere stories live. Discover now