°1°

318 25 8
                                    

      Tabiki buraya gelirken tertemiz bir çiftlik beklemiyordum ama- Ama bu kadarı da fazlaydı!
   
       Bir gece dinlendikten sonra sabahın 6sında kalkıp bahçemi temizliyordum. Lewis'in verdiği tohumları hemen ekip köye inerim diye düşünmüştüm ama işim baya uzayacaktı. Yerdeki yabani otları temizliyor, taşları kenara atıyordum. Topladığım eşyalar için bir sandık yapmam şarttı.
     
      Kulübenin önünü temizleyip tohumlar için yeterli alanı çapaladım ve tohumları ektim. Yandaki küçük gölden sulama kabına su doldurup toprağı suladım. İşim bitmişti. Kolumdaki saate bakınca şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Kaç saattir bunlarla uğraşıyordum ben böyle.
     
     Üzerimi temizleyip köye doğru yol aldım. Saat akşama doğru 17.00'ye geliyordu. Hızlı adımlarla Pierre'nin dükkanının önüne geldiiim. Cebimdeki parayla biraz daha tohum alsam iyi olabilirdi. Kapıyı açıp girdim. Kasadaki  adam kafasını kaldırıp gülerek beni selamladı.
      
      "Pierre'nin dükkanına hoşgeldiniz efendim. Siz yeni çiftçi olmalısınız. " utançla gülümseyerek başımı salladım olumlu anlamda.
      
      "Merhaba ben Aden. Yeni çiftçiyim. " diyerek tatlı bi gülümseme verdim.
      
       "Ben de Pierre. Burası köyün bakkalı. Bunlar
  kaliteli ürünleri başka hiç bi yerde bulamazsın." dedi ve kendinden emin bir şekilde güldü. Onunla biraz daha sohbet ettikten sonra bana lazım olan bir kaç tohumu da alıp köyde gezintiye çıktım.
       
          Salon, kütüphane, demirci,sahil... Gidebildiğim her yere gidip gördüğüm kişilerle tanıştım. Hepsi çok iyi insanlar gibi duruyordu. Sadece benden nefret etmiş gibi yüzüme bakan Shane, ayakları tutsa kalkıp beni tekmeleyerek kovalayacak George dede, alkolik Pam teyze ve her şeyiyle övünen Alex... Bugün cidden uzun bi gün olmuştu.
        
        Hiç enerjim olmamasına rağmen yolumu uzatıp dağdan eve gitmeye karar vermiştim. Yanlış hatırlamıyorsam Robin bana orda yaşadığını söylemişti. Belki onu görüp biraz sohbet ederdim.
     
        Robin'in evi görüş açıma girince sırıttım. Amma yorulmuştum. Evin sağ tarafında kocaman bir göl vardı. Güzel toprak kokusu ile karışık yosun kokusu o kadar iyi gelmişti ki bana keşke seneler önce buraya gelseymişim dedim içimden. Yavaşça göle doğru yürüyüp önünde durdum.
     
        "Çok güzel." diğe fısıldadım. Ağaçlar gölün etrafında çevrelenmişti. Baykuş sesleri kulağıma ninni gibi geliyordu. Birden arkamda bi ses duyunca korkuyla dönüp sesin geldiği yöne baktım. Bana doğru bi silüet geliyodu.
       
        "R-robin." dedim korkarak. "Sen misin?" Silüet bana doğru yaklaştı ve yanımdaki ağaca sırtını yasladı. Cebinden sigarasını çıkardı ve yakıp derin bir nefes çekti içine.
       
        "Cidden." dedi. "Yaşanılacak o kadar yer varken Yıldızçiyi Vadisine mi geldin. " Soru soruyor gibi değildi. Daha çok şey gibiydi. 'Senin aklını sikeyim' der gibi.
     
         Rahatlayarak nefes verdim. Utanarak bakışlarımı ellerime indirdim ve yutkundum.
        "Neden, kötü bi yer mi?" diye sordum. "Bu arada b-ben Aden." Güldüğünü sesinden anladım.
     
         Yavaşça kafamı kaldırdım ve ona baktım. Kafasını arkaya doğru yatırıp ağaca yaslamıştı. Keyifle sigara içiyordu. İnce ve kemikli elleri vardı. Kulağındaki siyah halka küpesi çok dikkat çekiyordu. Simsiyah saçlarımı sağa doğru yatırmıştı. Neredeyse çenesine gelen saçları gözünü kapatacak gibiydi. Garip bi saç stili vardı. Simsiyah giyinmişti. Tipik asi bir gotik gibiydi işte. Ama beni ona çeker değişik bi aurası vardı.
       
       "Sebastian." diye kendini tanıttı. "Buraya ait hissetmiyorum." dedi ve gözlerini yumdu. "Ve burda yaşayan mutlu insanları görünce tiksiniyorum." biten sigarasını yere atıp ayağıyla söndürdü. Hadi ama adamım! Bu ne depresiflik böyle?
     
         "Bence yaşamak için gayet güzel bi yer. Şehrin kaosundan ve sesinden uzak, tertemiz bi yer." konuşmam bitince yarım ağız sırıttı ve gözlerime baktı.
   
         "Zuzu'dan geliyorsun değil mi? " kafamı olumlu anlamda salladım. Sonra da bi şey demeden arkasını dönüp Robin'in evine doğru yürümeye başladı. Arkası dönük bir şekilde elini kaldırıp "Öyleyse hoşgeldin çiftçi kız" dedi. Homurdanarak ayağımı yere vurdum. "Adım Aden, seni depresif şey! "dedim. Sesim kızgın çıkmıştı ama çok kısıktı. Duymadığına emindim.
     
       Dağ yolundan ilerleyerek çiftliğime giderken birden kulağım kaşındı ve bedenimi bir ürperti sardı. Ürperti ben eve geçene kadar da devam etti.

Yazar...

Aden eve doğru yürüdüğü sırada Sebastian yatağında uzanmış sırıtarak tavanı izliyordu.
    " Depresif şey, ha?"




Ayy bu oyunu ve Sebastianı çok sevdiğim için bi şeyler yazmak istedim. Zaten ilk defa bi şeyler yazıyorum. Yani okunmasını falan beklemiyorum ama yine de bi manifest alırımmm🐣🤍
                            
                                                                     ✨777✨

   

DEPRESİF/ Stardew Valley SEBASTİAN/Where stories live. Discover now