Geriye kalansa, sessizlik.

60 13 58
                                    

Bölümü medyadaki şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.
.
.

Sevdiğini söylemeye gerek duymaz bazıları, kelimeleri sevmezler. Gözleriyle severler onlar.
gözleriyle korurlar.
Kolları vardır, sarılırlar. Sarılırken, elleriyle konuşurlar
tabii hissedebilirseniz
Bazen konuşmak, hissettikleri sevgiyi anlatmaya yetmez onlar için.
Zaten eyleme dökmek de daha mantıklı gelir onlara.
Çünkü "seviyorum" diyen herkes sevmiyordur.
ama gözlerinden sevdiğini okuyabildiğinuz biri, sizi sevmiyor olamaz.
Sevgilimle böyleyiz yıllardır.
Başkaları için basit olan bir şarkı veya zamanla solacak olan bir çiçekti bizim sevgi dilimiz.

Ve onu yine aynı yerde çiçek bahçesinde bekliyorum. Burayı lise sonlarında gizlice buluşacak yer ararken bulmuştuk.
Gizli buluşma nedenimiz ise ailemdi.
Yoongi'nin ailesinin aksine benim ailem şiddete yatkın ağır homofobikti.
Daha öncesinde babam tarafından yediğim dayak yüzünden hastanelik olduğumu hatırlarım.
Bunların tekrarlanmaması için buluşurduk gizlice.
Yaşım ne kadar büyük olsa dahi onları hem en masum hâlimle seviyor ve bir o kadar da korkuyordum.

Etrafımdaki yerlerini ezbere bildiğim çiçeklere göz attım. Gözüm tekrar sarı gülümüzü  buldu.
Sarı gül ayrılığı temsil eder derler. Ama hayır, sarı gül Yoongiyle bizim aşkımızı temsil ediyordu.
Yoongi'nin en sevdiği renkti sarı. Birkaç yıl önce ona daha ilk aşık olduğum zamanlar -yani lise 3'te- öğrenmiştim bunu. Sonrasında her gün sırasına sarı gül bırakmakla başlamıştı bizim hikayemiz.

Şimdiyse çiçeklerin arasında yürümek için yapılan yoldan, yanıma gülümseyerek koşan sevgilime bakıyordum. Her seferinde böyleydi, hiç solsun istemiyorum o güzel gülüşü.

Yanıma geldiği an bedenimi kollarının arasına alıp sıkıca sarılmış, döndürüyordu beni.
Kahkahalarımın arasından omzuna sert olmayacak küçük yumruklar atarken "Ya dur" diyerek gülüyordum.

En sonunda başımın döneceğini düşünmüş olmalı ki bırakmıştı beni yere.
Kolları hâlâ bana sarılı şekilde duruyordu.
Aynı şekilde karşılık verdim ben de.
Tatmin olmamış bir şekilde mırıldanarak boynuma küçük öpücükler kondurmaya başladı.
İkimiz de kıkırdıyorduk. Kıkırdamalarının arasında fısıldayarak "seni çok seviyorum" dediğini duydum.
Bu belki basit bir cümleydi ama ikimiz için büyük anlamlar taşırdı. Çünkü bu sürekli dile getirdiğimiz bir cümle değildi. Aşkımız ilk günkü gibi taze ama ilk gününden çok daha güçlüydü.
Bebeği gibi seviyordu beni.

Elimi tutup hafif çekiştirip yürümeye başladı.
Etrafı çiçekler dolu olan bir banka oturduk.
Heyecanlı heyecanlı ona gün içinde neler olduğunu ve öğrendiğim birkaç şeyi anlatıyordum. Gözlerimin içine bakıyor, en az benim kadar heyecanlı bir şekilde dinliyordu beni.
Sanki her gözlerime baktığında daha da aşık oluyordu bana.

Sessizleştiğimizde başımı omzuna koyup çiçekleri izledik.
"Burdaki çiçekler çok güzel" dedi gözlerini çiçeklerden ayırmadan.
"sana her zaman çiçek vermek istiyorum Yoon."
"Ama sence de onlar dalında çok daha güzel durmuyor mu?"
Soran gözlerini görebilmek için başımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Senin ellerindeki görüntüsü kadar güzel olamaz"
gülümsedi.
"Bu romantiklik ne ya" diyerek kıkırdadı ve başıma hafifçe vurdu.
Her iltifat alıp utandığında bunu söyleyip konuyu dağıtmaya çalışırdı.

Yoongi çiçekleri çok severdi ve doğrusunu söylemek gerekirse ben Yoongi ile tanışmadan önce çiçeklerden nefret ederdim.
Çiçeklerdeki kokuyu Yoongi'den de aldıktan sonra aşık oldum o çiçeklere.

Yoongi'nin evinin bahçesinde çiçekleri vardı.
Sürekli onlarla ilgilenirdi bu yüzden yanıma her geldiğinde üstüne çiçek kokusu sinmiş oluyordu.
Ben de doya doya çekerdim içime güzel kokusunu.

Çiçek BahçemizWhere stories live. Discover now