nonsense

445 44 5
                                    

Chapter 6: nonsense

Anlamsızca boş boş masada havada uçuşan gülüşmeleri dinliyordum. Kimse iki üç gündür konuştuğu rastgele bir hesabın en yakın arkadaşlarından birinin arkadaşı olduğu ve yeni sınıf arkadaşı olacağını bilemiyordu. Bu yüzden biraz garip hissetmiştim. Kesinlikle fotoğraflarda göründüğü kadar, hatta daha fazla çekiciydi. İnkar edilemez bir yakışıklılığı vardı. Mesajda abartıyor gibi gelmişti fakat gerçekten de erkek olup öyle bir yüze sahip olsaydım ben de bu şekilde övünürdüm diye geçirdim içimden.

Birden ismimin geçmesiyle masadaki tüm kafalar bana dönmüştü. Ben de kafamı sallayıp 'ne var' derecesinde baktığımda Sunoo ve Minju kıkırdamaya başlamışlardı.

"Siz Nikiyle zaten tanışıyormuşsunuz?" Jake gülerek konuştuğunda gözleri büyüyen Yoona olayı yeni çakmıştı.

"Yoksa-" arkadaşımın sözünü kesen şey kalın sesli o Japon, yani Niki olmuştu.

"Yakın zamanlarda rastgele birine mesaj atmıştım, uzun zamandır evde bu dili kullanmadığımızdan pratik olur diye."

"O kişi de Aechaymış yani?" Heeseung yarım ağız bir sırıtışla konuşurken masadaki garip havanın da yapılan imanın da farkındaydım ya da benim algılarım kapandığından yanlış yerlere çekiyordum.

Ben kafamı sallayarak onayladığımda Sunghoon lafa balıklama dalmıştı.

"O zaman benim geçen mesaj attığım çocuk da sendin." Niki'ye dönerek konuştuğunda mesajları açarak masadakilere göstermişti. Kocaman bir kahkaha tufanı masayı sararken Jay bile gülmekten kızarmıştı.

"Park Sunghoon bile bu umursamazlık karşısında ne yapacağını bilemeyip görüldü atmış."
Minju gülerek konuştuğunda sevgilisi söze girmişti.

"Sen Aecha'ya mı yürüdün yani?" Heeseung ve Yoona aynı anda kendini geriye atarak gülerken Jake kafası karışık omuz silken Niki'ye dönmüş, ben de ellerimi alnıma yerleştirip içten içe sabırlar dilemiştim.

"Hayır hayır öyle değil, dikkat çekici bir şey yazmam lazımdı ki geri dönüt alabileyim değil mi? Ben de böyle yazdım. Yürümüş de olabilirim yani biraz." Çoğu kişi zaten gülmekten kendini kaybederken çoktan zil çalmış öğrenciler yavaş yavaş sınıflara çıkmaya başlamıştı.

"Resmen altıma kaçıracaktım gülerken, hadi." Jay ayağa kalktığında Heeseung gülerek kafasını da onun omuzuna yaslamıştı. Birazdan şuracıkta patlayacaktı. O kadar da komik değildi aslında.

"Yaptın değil mi doğru söyle, altına kaçırdın?" Gülmekten zar zor kelimeleri birleştirirken Jay dikleşmiş ve omuzundaki kafayı eliyle ittirmişti.

"Ya, şaka manasında söyledik şaka! Tanrım..."

Onlar arkada birbirleriyle didişirken bir kolumda Minju diğerinde Yoona olmak üzere arkadan yürüyorduk.

"Resmen sana bu zamana kadar yürüyen çocuk Nikiymiş."

"Ben iki hafta diyorum."

"Bence bir ay, iki hafta kısa süre."

Minju,Yoona ikilisi benim olmayan ilişkim hakkında süre tahminleri yaparken ben de ilerimde yürüyen Nikiye gözümü kestirmiştim. Gerçek hayatta gerçekten de uzun bir boyu vardı ki en uzunumuz Jayi bile geçiyordu. Arkadaş grubuyla da gayet iyi kaynaşmıştı. Fakat tuhaftı ki gerçek hayatta aramızda neredeyse hiç bir dialog geçmemişti, belki de en yakın arkadaşının grubundan birine yürüdüğü için utanıyordu? Kim bilir.

"Duymayı reddediyor."

"Daldı gitti."

"Hey, sana diyoruz." Minju ellerini önümde sallayıp dikkatimi çektiğinde çoktan sınıfların olduğu kata çıktığımızı yeni anlamıştım. Yoona hala gevşekçe koluma girmişti.

young luv ★ nishimura rikiWhere stories live. Discover now