Yüzük

13 2 0
                                    

        Yine İspanya'nın sıcak yaz gecelerinin birinde uykusuz şekilde bir mağaranın içindeydim. İspanya sıcak olabilir, ama mağaralar için aynı şeyi söyleyemem. Yine de bir tarihi eser veya önemli bir taş bulduğumda verilen mutluluğa değiyor diyebilirim. Özellikle bunları müzeye götürünce teklif eden parayı düşünürken motive de olmuyorum değil. Bir dakika... bu yıllardır aranan kraliçe II. Carmen'in yüzüğü değil mi?! Demek küçük hırsız bu yüzüğü çaldıktan sonra araştırılmamış bir mağarada saklayacak kadar aptal...

       Kim olduğumu merak ettiyseniz, ben Freya. Annem Finlandiyalı asil bir ailenin tek kızıydı. Babam ise İspanya Yetimhanesinde büyüyen bir çocuktu. Annem İspanya'da bir ödül töreninde garsonluk yapan babamla tanışınca da aşık olmuşlar işte. Annemin ailesi karşı gelince her şeyini geride bırakıp aşkını seçmiş. Bu yüzden küçüklükten beri aşka inanırım. Babamın esmerliğini, kahverengi gözlerini, kahverengi saçlarını almışken, annemin de dik başlılığını ve zekasını aldığımı düşünüyorum. İsmimin anlamını da çok iyi taşıdığımı düşünüyorum. Asil ve güçlü bir kadın. Şimdi hikayeme devam edebiliriz sanırım...

-Ne yapacağım şimdi.. gözlerimi yüzük bu kirli halindeyken bile ondan alamıyorum. Hem şimdi bunu müzeye götürsem benden şüphelenirler. Rastgele bir yere atıp bulunmasını mı sağlasam ki? Öyle de olmaz ki. Yerine mi bıraksam..? Ne diyorum ben ya...

*Yüzüğü çantama koyup mağaradan dikkatlice ayrıldım. Evime doğru yürürken stres ve korku içinde ne yapacağımı düşünüyordum. Şu an eve değil de müzeye gitmem gerekirken sanki kader beni eve gitmeye zorluyordu. Korkuyordum evet, ama aynı zamanda kendi itibarıma ve zekama da güveniyordum. "Bu işten bir şekilde sıyrılırım" diyerek eve gittim ve yüzüğü iyice inceledim*

Yüzüğün etrafı bile küçük elmaslarla kaplıydı! Bu yüzüğün sahibi olmak için nelerimi vermezdim... Tarihi ve hikayesi bile benden değerli bir yüzük... Müzeye götürseydim ödül bile verirlerdi belki... Sabah olunca müzeye götüreyim bari. Gerçi... şimdi neden götürmüyorum ki? Evet kesinlikle şimdi götürmeliyim.

*Koltuktan fırlayıp yüzüğü yolda zarar gelmesin diye dikkatle bir kutuya sardım ve hazırlandım. Ama giderken içinde hep kötü bir his vardı. Suçlanmaktan korkuyordum... eskisi gibi yine bana inanılmamasından korkuyordum... ''Ya yüzüğü çaldığımı ve para için geri getirdiğimi düşünürlerse?'' diye düşünmeden edemiyordum. Sonunda bu hislerime de karşı gelemedim, yüzüğü kutudan çıkardım ve koltuğunun yanında ki masaya koydum. Eldivenlerimi de çıkarıp koltuğa yattım. Dağınık masanın üstünde duran şarabı farkettim, aldım ve bitirip geri yattım. Bir sağa bir sola dönerek uyumaya çalıştım, ama aklım masada duran yüzükteyken başaramadım. Kafamı kaldırıp telefonuma bakındım, aldıktan sonra yakın arkadaşım olan Mateo'yu aradım. Mateo telefonu düşündüğümden çabuk açtı, aramamı bekliyordu sanki... Gece kuşu olan, kulüplerden çıkmayan, sürekli sarhoş olan biri olduğu için hiç de mantıksız değil.*

Mateo: *Çok sesli ve kalabalık bir yerden bağırarak konuşur* Alo! Efendim Freya?

-Mat... bana gelebilir misin? Telefonda konuşamayacağımız bir durumdayım.

*Bir yandan etrafta dolaşıp tırnak kenarlarımı ısırarak kendimi sakinleştirmeye, diğer yandan Mateo ile konuşmaya çalışıyordum. O an Mateo'ya bir şey anlatmak kendimi sakinleştirmekten bile daha zordu.*

Mateo: TELEFONDA YAZAMAYACAĞIN FORUM MU? KAĞIDA YAZSANA!

-Telefonda konuşamayacağım durum diyorum Mateo! Yanımda olman lazım, mümkünse yalnız gel!

Mateo: Sesin gelmiyor... eve geliyorum beni bekle! *Telefonu kapattı*

-Tanrım... *Elimi kafama hafifçe vurdum ve koltuğa oturup Mateo'yu beklemeye başladım. Duygularım kendi başıma baş edemeyeceğim kadar karışıktı, Mateo ile konuşmak en azından biraz kafamın dağılmasına yardımcı olurdu*

     Çok beklemeden Mateo eve geldi ve kapıyı çaldı. Hemen açmak için ayağa fırladım. Kapıyı açar açmaz Mateo'nun üstüne atlayıp ona sarıldım, fakat stresli olduğumu ondan saklamak mümkün değildi. Mateo ile içeri geçip koltuğa oturduk.

Mateo: Freya bu halin ne? Ne old-
*O sırada gözü masanın üzerinde duran yüzüğe kaydı*
"KRALICE CARMEN'İN YÜZÜĞÜ MÜ O?!"
diye bağırdı.

-Ta kendisi. O yüzden bu kadar kötüyüm. Eskiden tarihi eser bulunca kutlardım, ama daha önce hiç çalınmış ve her yerde aranan bir yüzüğü rastgele girdiğim bir mağarada bulmamıştım...Hırsız olarak suçlanabilirim Mat... Yapacak bir şey bul lütfen...

Mateo: Kızım bunu satsan var ya, beni bile satın alırsın bu yüzükle! Yani tabi böyle direkt kuyumcuya gitmezsin, taşlarını ayırıp satarsın, kimse de anlamaz!

-Ne diyorsun sen Mat?!
*Iyice saçmalamaya başladığını farkettim*
Bu bir tarihi eser, onu parçalayıp satamam. Saçmalama lütfen.

Mateo: Hapse girmek mi istiyorsun yani?

-Hayır.. Ama eminim bu işten çıkmanın farklı bir yolu vardır... değil mi?

Mateo: Freya yüzüğü alıp, senden kurtulurlar, kimse de seni umursamaz!

-Hayır, öyle bir şey yapmazlar, yapamazlar.  Sadece İspanya değil, tüm dünya için önemli bir araştırmacıyım ben... Yapamazlar!
*Böyle dememe rağmen Mateo'nun sözleri bende bir şüphe uyandırmıştı*

Mateo: İşte tam da bu yüzden yaparlar, çok iyi olduğun için seni sevenler kadar düşmanların da var Freya. Sırf para almak için bile öyle bir satarlar ki seni. Bu dünyada kimseye güvenemezsin, şimdi o yüzüğü bana ver, bende icabına bakayım. Paranın birazını da bana verirsin bebek, ne dersin? *Göz kırptı*

Ağzımı bile açamadım. Bir yerlere dalmıştım, bir heykel duruyordum. Mateo hemen bana sarıldı, sonra bir peçeteyle yüzüğü aldı. Çok iyi biri olduğumu söyleyemem. Bende parayı seviyordum sonuçta. Bu yüzden Mateo'ya karşı gelmedim, ve oturduğum yerden onu izledim. Mateo bana su verdikten sonra uykuya daldım. Sanki her şeyi unutmuştum,  bilinçaltım bomboştu.O sırada Mateo yüzükle beraber evden çıkıp, arkasından kapıyı kitledi, dikkatlice eve gitti. Eve vardıktan sonra yüzüğü dikkatlice pamukla sarıp, Freya'nın numarasının yazılı olduğu bir kağıtla kutusuna geri koydu. Sonra o da gülümseyip, uykuya daldı. Ertesi sabah için çok iyi planları vardı.



7 yıl 38 günWhere stories live. Discover now