Kutu

50 11 1
                                    

     Çember giderek daralmıştı, ne şato kalmıştı ne bir oda vardı. Geriye dönüp baktığımda görebildiğim, göremediğim karanlıktı. Oldukça küçük burası. Sıkışık, havasız, karanlık... Bir kutunun içindeyim sanki.

     Hey sen! Buradayım karanlıkta, yaklaş. Yavaş ol! Duyacak... Kulakları keskindir, silahları daha da keskin. Bir sır vereceğim, iyice yaklaşmalısın. Biraz daha yaklaşırsan beni göreceksin, korkma! Biliyorum dudaklarım hareket etmiyor ama beni duyuyorsun, ilk başta korkunç gelecek. Alışacaksın. Aslında ben senin içindeyim... Yani aklının içinde, zihnindeyim. Evet, zihnindeysem beni nasıl görebiliyorsun değil mi? Bu sorunun cevabı bende değil, sen bulmalısın.  Bunları düşünme iyi dinle, sadece sana küçük bir sır vermek için burdayım.
     Ben aslında senim, saklanıyorum sadece. Senden bile. Nedenini bilmiyorsun çünkü bilmeni istemedim. Senin bilmediğin bir senin var ama artık bilmen gerek. Bana sahip olmak için seni öldürmesi gerekiyor, seni öldürürse beni bulamaz ve aramayı bırakır diye düşünmüştüm. Biliyorum bencilim, başka çarem yoktu... Şimdi yardım etmelisin bana, kulaklarını iyi aç.
     Aklımın en ücra köşesinde bir hırsız var. Kimime göre düşüncelerimin katili, kimime göre ruhumun kahramanı. Zifiri karanlıkta çelik zincirlerle sarılmış bedeni infazını bekliyor. Henüz bilmiyorsun ancak şafaktan saniyeler önceki karanlıkta bekliyor pususunda. İyice bakarsan göreceksin gülümsediğini... Gözlerini çevir, çabuk! Bu kadar uzun süre bakmamalısın, ona baktığını anlar. Anlarsa hiç iyi olmaz, hiç... Neden anlatıyorum bunu değil mi? Şafağa saniyelerden bile az kaldı... Görmelisin artık. Kimilerin kalmayacak yoksa, sen bile kalmayacaksın. Ben tek başıma kalırım. Kalmamalıyım... Şşhhh! Sessiz ol, duyacak seni. Zincirleriyle bir oldu, senin başaramadığını başaracak. Senin her zaman kazanman gerekiyor, o bir kere kazanırsa bitecek. Bir dakika, duyuyor musun? Sanki... Sanki ağır bir şey, hayır iki şey! Ağır ağır yere sürtüyor, ilerliyor. Birikmiş olan bütün o toz havayı kaplıyor. Dilini dışarı çıkar, tozun tadını dahi alacaksın bak! Dur biraz... Siktir, ne kadar çok zincir kullandın sen!? Sürtünme sesine şıngırtı ekleniyor, adeta neşeli bir çocuk şarkısı gibi şıngırdıyor ancak sürtünme sesi kulak tırmalıyor. Ah, keşke kulak tırmalamakla kalsa... Ne kadar süredir orada tutuyorsun? Ne kadar? Kendi sonunu kendin hazırlamışsın, farkında olmaman seni kurtarır mı sanıyorsun? Seninle hiç konuşmamalıydım, sırrımı seninle paylaşmamalıydım... Kazanmakla kalmayacak, beni de yok ederek kazanacak. Bu kadar fazla bastırmamalıydın onu, zincirleri tenine mühürlemişsin. Bir bütün olmuş, kaçınılmazın kendisi artık. Git burdan, git! Her şeyi mahvettin, kendi ellerinle ona teslim ettin. Git, gidin. Hepiniz gidin... Gidin ve beni hatıralarımla bırakın. Hatırlamam gerek, bilmek için hatırlamalıyım. Silinmiş olsalar bile... Hiçbirinizi görmek istemiyorum, gitmenizi istiyorum. Gidin, gidin, gidin!

     Adımı bile hatırlayamıyorum, ben kimim? Gerçek olan hangisi... Bana ne yaptınız böyle, nerdeyim? Beni... Beni yalnız bırakın.

-Zihnimin kaçağı


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 15, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Zihin KutusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin