sukuita başlangıç

311 16 80
                                    

Selam bebeklerim bu bölüm bilgilendirme içerikli olucak biraz ama okumanız lazım yoksa ilerde olanları anlamakta zorluk çekebilirsiniz sıkıcı olabilir başı,şimdiden üzgünüm.
O zaman lets gooo

_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_☬🫀☬_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_

Herşey yıllar yıllar önce başlamıştı güneş tanrısı Apollo,Ambraigo'yu güneşe çıkamamak üzere lanetlemişti ve diğer lanet ise Artemis tarafından verilmişti gümüşe dokunursa derisi yanıcaktı ama daha sonra artemis Drakula'ya merhamet etti ve ona ölümsüzlük verdi,buna ek olarak hız ve güç de verdi böylelikle avlanabilicekti. Aynı zamanda ona birtakım güçsüzlükler de verdi ki insanoğlu onu akıl üstünlüğü kullanarak yenebilsinler ve

bir yandan da kurt adamlar ortaya çıkmıştı artemisin avcı kız kardeşleri vardı ve Artemisin kurtları olarak da anılırlardı Lykantropos insan ve kurt özellikleri taşıyan bir mitolojik yaratıktı.Dolunay zamanında tam olarak kurda dönüşebilirdi.Kurtadamların soyu da ondan türemişti.
Tabi ki bu bir söylenti iki tür de gelişti vampirler çok güçlü oldukları taktirde güneş ışığında durabiliyordu ya da hava bulutlu olduğunda.

Bu iki dominant tür üstünlük kurmak adına her zaman birbirine düşmanlık beslerdi ama bir gün vampirlerin gücü daha baskın geldi. İnsanların kanlarını son damlasına kadar içtiler ve işte tam bu zamanda bazı insanlar büyüyü keşfetti ve kurtadamlarla müttefik olark vampirleri belirli bir insana bağlama büyüsü yaptılar. Böylece vampirler sadece o insandan kan içebilecekti eğer başka bir insandan içmeye çalışırlarsa ölürlerdi. Bu sayede vampirler az da olsa dizgine getirlidi ama büyücülerin sayısı çok azdı.
Vampirlerse gelişmenin ve daha da güçlenmenin yolunu bulmuştu.
Daha fazla kan tüketmek.

Tanrının verdiği yetenekler dolayısıyla yemek ihtiyaçların kandan alıyorlar eğer almazlarsa şayet kontrolden çıkarlardı. Metabolizmalarının hızlıydı nedeni ise sahip oldukları güçlerin çok fazla enerji sarfettirmesi kaynaklı
Ama yeteri kadar kan içen vampir normal sınırlarını bile aşabilir.
"Pekâlâ ders bu kadardı iyi günler." Nanami eşyalarını toplayıp sınıftan çıkarken Yuji elini çenesine dayamış onu gidişini izliyordu. Sıkkın şekilde nefes verdi. Bu dersi seviyordu ama çok sıkıcı geçiyordu. Uygulamalı olarak çalışıcakları zamanı sabırsızlıkla bekliyordu.

Zilin çalmasıyla düşüncelerini toparladı. Bu son dersiydi,eşyalarını toplayıp yurt odasına gitti. Evet okulda kalıyordu ama burası normal bir okul değildi. Özel olarak vampir avlama birlikleri yetiştiriliyordu ve yuji de o guruplardan birindeydi daha ikinci senesiydi.

Yurt odasının önüne gelmişti anahtarı çıkarıp içeri girdi. Megumi'yi yatakta kitap okurken gördü.
"Bizim odaya yeni transfer bir öğrenci gelmiş.Eşyalarını buraya yerleştirmişler biz yokken."
"Umarım iyi birisidir" dedi Yuji. Eşyalarını bir yana bırakırken. Temiz kıyafetlerini alıp odada giyindi. "Ben yemekhaneye gidiyorum zaten saat geldi"
"Tamam,sen git ben yedim."

Yuji ayakkabılarını giyip odadan çıktı ve aşağı kattaki yemekhaneye indi. Yemeğini alıp bir masaya geçti ve gözü etrafı birkaç kızla çevrili olan karşı masada kendisi gibi pembe saçlı çocuğa kaydı. Onu burada ilk defa görüyordu,sanırım o yeni öğrenciydi. Soğuk bir tavrı vardı ve kimseye bakmadan önündeki yemeğini yiyiyordu. Dikkatli bakınca yüzünde dövmeler olduğunu gördü. İçinden "yakışmış" diye geçirdi. Ona bakarken karşısında kimseyi umursamayan çocuk ona bir anda bakınca gözlerini kaçırdı. Fazla mı dik bakmıştı acaba?
Anlaşılan yurt odalarında kalıcak olan çocuk oydu.

Hızla yemeğini bitirip tepsisini de alıp kalktı. Tepsiyi tezgaha koydu ve dışarıya yöneldi. Sık sık gittiği ormanın oraya gidiyordu çünkü orası en sakin yerdi. Kapıdan yeni çıkmıştı ki birisi omzuna dokunmuştu. Ani dokunuşla hafif korkmuştu. Arkasına baktı deminki çocuktu.
"Korkuttum mu?"dedi soğuk ses tonuyla.
"Ah hayır,yeni öğrenci sensin sanırım?"
"Evet,pembe saçlı bir çocuğun bana etrafı gezdirmesini söylemişti müdür"
"Ne,bana neden haber verilmedi? Neyse,madem öyle benimle gel."
Yurda geri girdiler ve etrafı gezdirken çocuğa ismini sormadığını hatırladı.
"Ah bu arada sormayı unuttum, ismin ne?"
"Sukuna"
'Kısa ve öz bir cevap huh.' Diye geçirdi içinden cidden sıkıcı birisiydi.
"Memnun oldum ben de Yuji,Sukuna."

"Sanırım benimle aynı odada kalıcaksın"
"Şu siyah saçlı çocuğun olduğu oda mı?"
"Onun adı megumi,demek bizle kalıyorsun.O zaman odaya gidelim mi?" Dedi gülümsemesini sunarak.
"Olur,zaten sıkılmaya başlamıştım"
Birlikte odaya giderken arkadan gittiğinden onu incelme fırsatı olmuştu. Boyu kendisinden rahat on cm uzundu kendisini onun yanında kısa hissetti halbuki o kadar kısa değildi. 'Yani 1,73 az bir sayı değil' diye geçirdi içinden. Odanın önüne gelmişlerdi anahtarla kapıyı açtı. İlk içeriye Sukuna girmişti daha sonra kendisi girdi ve kapıyı kapattı. Ortalıkta megumiyi görememişti.Sukuna gelir gelmez kendisini yatağa atmıştı. Onu umursamadan dolabının öndünde durdu ve geceliklerini çıkardı. Üstünü çıkarmaya başladı ama izleniyor gibi hissetmişti. Aldırmamaya çalışarak hızlıca giyindi ve yatağına uzandı. Sukuna yerinden kalkıp havlu alarak banyoya girmişti.

Yuji günün yorgunluğuyla gözlerini bir anlığına kapatmışt ama Nanami hocasının araştırmaların tavsiye ettiği konu aklına gelince. Yerinde doğrulup gözlerini açtı. Karşısında Sukuna belinde havluyla yarı çıplak duruyordu,o dövmeler sadece yüzünde değil vücudunu kaplıyordu. Saçlarından damlayan sular kaslı vücuduna damlıyordu.'şaheser'diye geçirdi içinden. Onunla göz göze gelince hızlıca kafasını başka bir yöne çevirdi. Nedensizce kalbi hızlanmıştı.
"Ü-üzgünüm bakmak istememiştim." Dedi mahçup bir şekilde.
"Neden utanıyorsun ki velet."
Velet mi dedi o? Aynı yaştaydılar. Tam itiraz etmek için kafasını çevirdiğinde. Onun çıplak vücuduyla karşı karşıya geldiğinde. Tekrar kafasını çevirdi.
" N-neden velet diyorsun aynı yaştayız."
"Hmm çünkü canım öyle istiyor ama soruma cevap vermedin. Neden utanıyorsun?"
"B-bilmiyorum seni öyle görmek nasıl desem yanlış gibi."
Üstünde bir gölge belirince önüne baktı. Sukuna tam önündeydi. Ona bakmamak için gözlerini kaçırdı ama Sukuna çenesinden tutup kendisine bakmaya zorlamıştı.
"Yanlış mı, o zaman sen neden benim önümde soyundun velet?"
Yuji,Sukuna zoruyla yüzüne bakıyordu. Yüzünde hafif sinirli bir ifade vardı.
"B-bilmiyorum. Sadece konuyu kapatsak"
"Öyle olsun ama daha sonra tekrar sorucam."
Yuji'nin çenesini bıraktı ve giyinmek için dolabın önüne gitti.

Yuji bu yaptığından dolayı deli gibi utanmıştı. Resmen kendini pencereden atmak istiyordu ama kim karşısında sanki tanrı tarafından özenle yoğurulmuş bir beden varken bakmadan durabilirdi ki? Bu kesinlikle onun suçu değildi. (Benim bahaneler olur gibi)

Yapıcağı araştırma aklına geldi. Hızlıca yerinden kalkıp defterini aldı. Araştırma ödevini yaparken içeriye Megumi girdi.
"Megumi tam zamanında geldin"
Megumi elindeki kitapları masaya koyarken Yuji'nin neden bu kadar sevindiğini anlamadı.
"Ne oldu Yuji" dedi bir yandan gözü yeni gelmiş Sukuna'ya kayarken.
"Ahhh vampirler hakkında araştırma yapıyordum ama bir yerde takıldım."
" Bana bir dakika ver"
"Tamam" dedi Yuji yüzünde gülümsemeyle.
Megumi banyoda üstünü değiştirip Yuji'ye ödev konusunda yardım etti. Bir anlığına Sukuna'ya baktığında kendisine dik dik baktığını farketti. 'sorunu ne bunun?' diye içinden geçirdi doğrusu ondan hiç hoşlanmamıştı.

              ⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_>>🫀<<_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_⁠_

Bu günlük bu kadar. Size elimden geldiğince iyi bir hikaye sunmaya çalışıcam eski acemi sukuita kitabıma göre bence baya yol katettim.

Neyss diğer bölümde görüşürüz (⁠ ⁠˘⁠ ⁠³⁠˘⁠)⁠♥

✧☬BAĞLILIK☬✧Where stories live. Discover now