ŞEYTAN LORDU

12 4 8
                                    

Savaş. Vahşet. Kan. Ölüm. Bu dört kelime Şeytan Lordu'nu anlatıyordu.

Günümüzden asırlar önce

İskeletten oluşan ordu, altın renkte hızla büyüyen ağaçlara karşı gelmeye çalışıyordu. İskelet ordusu tarafından ölen veya yaralanan insanlar tanrının attığı yaydan çıkan şifa büyüsü ile insanlar iyileşip savaşmaya devam ediyordu.

Karanlıklar Kalesi (Taht Odası)

Leonis

Elimde ki küre ile savaş alanına bakıyordum. Hizmetçim önümde eğilmiş bir şekilde, "Yeraltı Dünyasının Lordu Azra-Ael'e ait insan aklına aşan
Kale; Ejderha Lordu Veira'nın bölgesindeki Kara Ejder Dağları; ve Denizlerin Lordu Riaviz'e Büyük Su Altı Hisarı, kaybedildi. Altı kahraman şu an da saldırılarını bize yoğunlaştırıyorlar." Siyah tüylü büyük kurdum da konuşmaya başladı. "Goblin Lordu Dizolf ve Canavar Lordu Gazoth uzun zaman önce yenildi. Bu kale, Ölüm Tutan, ayakta duran tek kaledir." Demesiyle büyük bir patlama sesi ile kafamı yukarıya kaldırdım.

Savaş Alanı

İnsanlar ellerinde ki sopaları kaldırarak ilahi söylemeye başlamışlardı. Gökyüzünde oluşan yuvarlak sembol ve hızla büyüyen ağaçlar kaleyi işgal ediyordu. Ağaçlardan oluşan canavar, "Leonis..." Dedi gür bir şekilde.

Karanlıklar Kalesi (Taht Odası)

Leonis

Küreme bakarak devasa ağaç canavarına baktım. "Arkeal, Büyük Bilge... Önce Aziz Tyres ve Yılan Lordu Ghisarktı... Şimdi sen de, şerefini bir kenara atıp Tanrılara diz mi çöktün?" Sinirlenip elimde ki küreyi sıkarak kırdım. Ayağa kalkarak, "Karanlığın Alevleriyle seni kendim kül edeceğim!" Diyerek yerden asamı çıkarttım. "Bekleyin Lord Magnus." Kurduma baktım. "Kalan tek Şeytan Lordu sizsiniz. İsyan Tanrıçası ve ben sizin de kaybetmenizi istemiyoruz." Dediğinde durdum. "Evet, neredeyse unutuyordum. Roselia... sözümün tutulmasını sağlamalıyım." Diyerek asamı bırakıp yerin içine girdi. Kalem yıkılmaya başlamıştı. Tahtımdan inerek, "Dinleyin beni insanlar. Bu sefer yenilgiyi kabul edeceğim." Diyerek karanlık koridora yürümeye başladım. "Ancak, Ben Ölümsüz Kral. Bin yıl içinde tekrar uyanıp tahttaki yerimi tekrar alacağım!"

Günümüz

Karanlıklar Kalesi'nin enkaz alanı

Selia

Yeşil ağaçların arasında iskeletten oluşan girişe sahip büyük bir enkaz vardı. Çok beklemeden içeriye girdik. Kulağımızda ki küpe sayesinde iletişime geçebiliyorduk. Karanlık koridorda yürürken küpeden, "Görevemizin üstünden bir geçelim. 18. Birlik depremden sonra açığa çıkan yeraltı kalıntılarını inceleyecek ve Hükümsüzün (Canavar) ininin yerini bulacak. Hatırlatma, sadece savunma tipi savaşa izniniz var." Dedi. "Anlaşıldı. Araştırmamız başlıyor." Dedim ve yürürken bilgileri söyledim. "Kalıntılarda 17. kata ulaştık. Hükümsüzlerle bağlantılı büyülü anomaliye rastlanılmadı." Küpeden, "Selia, ini bulduğunuz gibi oradan çıkın. Unutma bu sadece bir gözlem görevi, yani-" derken birden hat kesildi. Yardımcım Regina, "Leydi Selia, kendimizi çok kaptırmayalım. Şu an bile dönüş yolu yeterince zor olucak." Küpeme dokundum ama ses gelmeyince bıraktım. "Regina, Hükümsüzler inlerini kalıntıların en derinlerine yapacak tipte yaratıklar. Onların bu şekilde dolaşmasına izin veremeyiz." Dememle birlikte karşımızda ki büyük yapıtlara baktık. Regina, "Bunlar da ne? Heykel mi?" Kocaman bir iskelet eliydi. Etrafıma baktım ve buna benzer birçok büyük eşyalar vardı. "Büyük ihtimalle 'mezar eşyaları'. Buraya gömülen kişiyle beraber gömülen eşyalar." Regina yerde ki devasa eşyayı incelemeyi bırakıp, "Acaba burada aşırı önemli bir kral falan mı yatıyor diye merak ediyorum." Beline kadar ikili at kuyruğu yapmış sarı saçlarını düzeltip yeşil parlak gözlerini bana çevirdi. Regina'nın bu cümlesine, "Eğer bu bir kral mezarıysa çok yanlız olmalı." Diyerek yürümeye devam ettik. Karanlık bir alandan geçtikten sonra kocaman bir kapı ile karşılaştık. Belimi de takılı olan büyü tespit edicinin ritmi hızlanmıştı. Kapıya bakarak, "Kapı aktif! Bir tür büyülü alet falan mı bu?" Dedim. Regina kapıya yaklaştı ve açmak için tüm gücüyle itmeye başladı. Açamayınca, "Yıkıp geçmeye ne dersin?" Diyerek kapıyı gösterdi. "Bekle... Üzerinde bir şeyler yazıyor." Dedim ve cebimde ki akıllı telefonu alıp fotoğrafını çektim. "Antik elf dili mi? Hayır... Ruh izleri de değil." Dili tahmin etmeye çalışmıştım. Regina, "Um, uzun sürecek mi acaba?" Kafamı salladım. "Evet, biraz uzun sürecek." Regina eliyle başka bir yeri gösterip, "O zaman ben biraz daha araştırma yapıyorum." Ona bakarak, "Tamam, dikkat et." Dediğim de yanımdan ayrıldı. Kendi kendime konuşmaya başlamıştım. "Sanki bunu daha öncede görmüştüm..." Yazıya dokunduğum da karanlık kapının birden parladı ve söndü. Kapı açılmıştı. Silahımı çıkarıp karanlık alana doğru tuttum. Çok geçmeden koridorda ki meşaleler mor alev renginde yandılar. Tüm meşaleler yanınca içeriye girdim. Odanın sonunda büyük bir mor kristal vardı. Mor kristalin yanına geldiğimde büyü tespit eden aletin ritmi son hıza gelmişti ki birden cihaz çalışmamaya başladı. "Önleme hatası... Neden bozulman gerekir ki?" Diyerek söyledim. Kristale dikkatlice baktım. "İçeride birisi mi var?" Kristalin içinde siyah bir şey vardı. Birisi olduğunu inanarak yardım etmeliydim.

Günümüzden asırlar önce

Leonis

"Sonunda seni buldum Roselia!" Dedim ve Roselia bana döndü. "Bir milenyum oldu, yıldızlar cennetten düşeli..." Sesi çok huzur vericiydi. "... Gücünüzü taşıyacak şey insan formunda bir çocuk olucak. Ve onu bulmak benim görevim." Dedim ve gülümsedi. "Güzel. Hatırladığın sürece." Dedi ve dağın kenarına yaklaşıp gitmeye başlamıştı. Onu durdurmak için hareketlendiğimde ayağım iskelet kafasına takıldı ve tek dizimin üstüne düştüm. "Bekle, Roselia!" Dedim ama Roselia hava da süzülüyordu. "Gel ve beni bul." Diyerek kayboldu. "Gitme!"

Günümüz

Leonis

Kristale sert bir şey çarpıyordu. "Burada ne işin var?!" Diyen bir ses duyduğumda "Bu ses de ne?.." Hala kristale vuruyordu. "Anlamıyorum." Dedim kafamın içinden. "Bu büyülü bariyer mühürlü mozoleyi ulaşılamaz yapmalıydı." Vuran bir kişi vardı. "Hadi, sakın öleyim deme!" Anlamadığım bir şey diyordu. "Çoktan bin yıl oldu mu? Sanırım reankarnasyon ritüeli başarılıydı." Kafamın içinde konuşmaya devam ediyordum. Karşımda ki insan hala konuşmaya devam ederken, "Dil analiz büyüsü." Dedim ve kızın dediklerini anlama başladım. Kız, "Normal kristal değil bu! Anti materyal mermilerimi deneyeceğim!" Dedi ve cebini karıştırmaya başladı. "Ah, aptal mezar soyguncusu seni." Dediğim de kız tekrardan vurmaya başladı. "O zaman ben Şeytan Lordu tekrar doğarken beni izleyerek öleceksin!"

Devam edecek...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIK LORDU: LEONİS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin