1. BÖLÜM: SENİ BULDUM

76 12 4
                                    


Yolumu kaybettim...

İsmini bilmediğim kırmızı çiçeklerin zehir saçtığını öğrendiğimden beri onlara dokunmamaya çalışıyorum. Her yer onlarla dolu ve benim gideceğim yeri bulmam için onları aşmam gerek. Kırmızı çiçeğe bir kere dokunursanız ateşe değmiş gibi su toplayan bir deriniz olur. Ona dokundukça ateşin verdiği etkiyi verir. Gereğinden fazla çiçek sizi öldürebilir. Onların ismini bilen tek bir kişi dahi tanımadım. Bu kırmızı çiçeklere hükmeden bir varis olduğuna dair rivayetler bile var. Bana kalırsa tamamen saçmalık. Bunların arasında siyah olana da rastlayanlar olduğunu duymuştum. Ona dokunmak bir yana görmek bile ölüm getirir ve o kişi bir daha bulunamazmış. İşte bu beni biraz ürpertiyor.

Burada tam on tane kasaba var ve her biri neredeyse bir ülke kadar büyük. 10 yılda bir kasaba değiştiririz ve burası benim 3. kasabam. Buraya dün gelmeme rağmen birçok yerini gördüm ama yine de sürekli yolumu kaybediyorum. 

Yarın kasabayı terk etmesi gereken kişiyi gece yarısına kadar bulmam gerek. Burada böyle saçma bir düzen var. Kitaplarda okuduğum diğer Gökler'deki ülkeleri çok merak ediyorum. Orada her yaştan insan bir arada yaşıyormuş ve hatta anne baba denilen insanlar varmış. Kardeş ve akraba kavramları da var tabi ama bu çok kafa karıştırıcı. Ben tek başına olmaktan mutluyum, kimseye de bağlı kalamam. Böyle bir yerde dünyaya gelmiş olmaktan bir bakıma memnunum bu yüzden.

 Siyah kasabayı da görebilecek kadar uzun yaşar mıyım bilmiyorum ya da 100 yaşını geçen insanlara ne oluyor, onu da bilmiyorum. Burada her 10 yılda bir her şey gibi akademi değişimi de yapılır ve yeni akademimi çok merak ediyorum. Bu arada yeşil renkten nefret ederim. Maalesef son 10 yılım çirkin, yeşil bir cübbe ile geçmişti. Şimdi en sevdiğim renk olan mor renkli cübbelerden giyecekmişiz. 

Kasabaların isimleri de renklerden oluşuyor, cübbelerimiz de o renklerde. Ben olsam daha havalı bir şey bulurdum mesela kaktüs gibi... Dikenli olan şeylere bayılırım. Canınızı sıkan kişiye batırmak için harika bir araç olurdu. 

Kasabaların isimlerinden bahsediyordum:

Beyaz kasaba

Yeşil kasaba

Mor kasaba

Sarı kasaba

Kırmızı kasaba

Mavi kasaba

Gri kasaba

Kahverengi kasaba

Pembe kasaba

Siyah kasaba

Pembe kasaba beni her zaman çok güldürür. Takma dişleri ile pembe cübbeli insanları düşünmeden edemem. Siyah da hep ölümü çağrıştırıyor, sıkıcı! Bu arada her akademiye her kasabadan birer öncü bırakıyorlar, onlara eğitmenler diyoruz. Tabi ki beyaz ve yeşil kasabalardan öncü çıkmıyor. 

Artık bir ufaklık olmadığım için şanslıyım. Kahverengi öğretmen cübbesi ile pembesini yer değiştirmek üzere olan İhtiyar Akel'in kalın sesi ile bana seslenmesi de artık son buldu!

"Sevgili Bayan Ahenk! İsminizin aksine neden bu kadar uyumsuzsunuz sorabilir miyim?" 

Ya da gri cüppesi ile Huysuz Altemur var tabi.

"Ahenk Alkım bu koridorlarda öyle eteklerinizi sallayarak koşamazsınız."

Hepinizden nefret ediyorum.

Başka bir ülkeye gitmenin yolunu bulduğum an bu kasabaları asla özlemeyeceğim. Çok saçma. Çıkışı olmayan bir yer mümkün değildir tabi ki?

GÖKLERİN İZİWhere stories live. Discover now