i

23 1 5
                                    

Herhangi bir şehirde herhangi bir ara sokak, buranın neresi olduğunun bilincinde değildi kız. Varlıkla yokluğun arasında gidip geldiği o anlardan biriydi, sanki ruhu da fiziksel bedeni de başka birine aitti. O kimdi de değildi yani artık sorun, o neydi?

Derin bir nefes aldı, bu düşüncelere daldıysa kesinlikle bir kalabalığın içindeydi. Bu kesindi, çünkü sakin ortamda etrafına odaklanabilir ve kendini unutabilirdi, yani yapması gereken ilk şey buradan çıkmaktı. Çıkacak yer için kafasını bir oraya bir buraya çevirirken bile daha iyi hissetmişti, titremesi geçmiş ve tökezleyerek yürümeyi bırakmıştı.

Yarım dakika bu şekilde geçerken yanında birini hissetti, bunu kötü bulmadı. Bu dünyanın içindeymiş gibi hissetmesi için gerekliydi lakin iş gittikçe garipleşti, hem diğerlerini - diğer insanlar,kalabalık - hissedemiyor hem de yanındaki kişinin onun ritmine ayak uydurduğunu idrak ediyordu. Her adımı aynıydı, bir iki adım öne geçeyim dese bile sanki aklını okurmuş gibi yanındaki de onunla hızlandı. Titremesi geri geldi, şimdi kalbi de hızlanmaya başlamış ve nefes alması da zorlaşmıştı.

'Sakin ol.'

Sesi duyunca garip bir şekilde irkilmedi l, genelde sesleri ne bu kadar net duyar ne de seslere - en ufak bir ses olsa dahi - bu kadar tepkisiz kalabilirdi. Bu rahatlık ona ses sahibine kafasını çevirme fırsatı da vermişti.

Yine garip bir şekilde korkmamıştı, korkmalıydı.  Karşısındaki yüz her gün aynada baktığı ve kendine ait olmadığına yemin ettiği yüze o kadar benziyordu ki.. Burda tuhaf şeyler olduğunun farkındayken o sanki çaldığı yüzün sahibini bulmuş da geri vermek ister gibi bir vicdan rahatlaması yaşıyordu, yine de ağzını bıçak açmadı. Yine de emin değildi, aynı yüze sahip değil gibilerdi de bir yandan. Kişiye bakıyor, kafasını indiriyor ve sanki yüzü unutup tekrar kafasını kaldırıyor. Yine benzetiyor, döngüye girmiş gibi hissediyordu. Bir sürü farklı duygu -içlerinde pozitif duygular olsa da - midesini bulandırdı.

'Ne olsun istersin?'

O bunlarla boğuşurken karşısındaki rahatsız edici gülümsemesiyle bunu sormuştu. Gözleri iyice kırılmasına rağmen yüzündeki o ezici etkiyi arttırıyordu, samimiymişçesine geniş dudakları ise ona korkutucu bir hava katıyordu. Kısık bir sesle gitmeni diyebildi sadece, onun aksine benzer yüzlü kişi gayet yüksek ve tok bir sesle cevapladı.

'Bunu isteseydin çoktan gitmiştim.'

Burda oluşunun ona nasıl rahatlık verdiğini duyduklarından sonra daha çok hissetti, bir sürü duyduyu beraber hissettiğinde dolayı midesine gelen bulantı hafiflemişti. Bu sayede cevabı gayet doğru geliyordu, onun burda olmasını o istemişti.

Sormak istiyordu: Sen kimsin, nesin? Neden buradasın? Neden şimdi?..

Ama hiçbirini soracak cesareti yoktu, alabileceği tüm cevaplar gözünü korkutmuştu. Bu süreçte de sorusunu tekrarladı o kişi.

'Ne olsun istersin?'

O soruyu sorunca fark etti, gitmesini istemediğimi biliyorsa ne istediğini de biliyor olmalıydı. Uzunca o kişinin yüzüne baktı, ikisi de konuşmadı.

Ne istediğini düşündü sonra. Konuşabilmek. Konuşabilmek en çok istediği şeydi, tüm insanlar sussa sa o konuşabilse ve o kişi aslında ona bunu sağlıyordu. Konuşabilirdi, kimseden tek çıt dahi yoktu ama ne konuşacaktı ki?

Etrafına bakındı, dilini yeni öğrenmiş gibi bir aksanla etraftaki objeleri tek tek sanıyordu. Manav gördü ve dedi ki muz, gökyüzünü gördü ve dedi ki yıldız, ışık gördü ve dedi ki sokak lambası...

Bu şekilde uzunca konuştu, benzer yüze-artık aynı diyemeyecek kadar blurlaşıyordu yüzü, gözünü kırptığı an, o bir iki saniyede yüzü unutmaya başlamıştı - uzun bir süre baktı. Bir insanla göz göze gelerek yapılan konuşmanın ne kadar keyif verdiğinin farkına vardı. Nefes almak için durduğu vakit oldukça tatmin olmuş ve buna devam etmeyeceğinin kararını vermişti. O an karşı taraf yine sordu.

'Ne olsun istersin?'

Bu sefer kız karşı taraftan daha da garip bir şekilde gülümsemeye başladı. Bencilleşmişti, daha iki dileği gerçek olmasına rağmen ve bunun farkındaydı. Bunu fark eder etmez, durumdan bağımsız kalabalığın uğultusu duyulmaya başladı. Sanki süre bitiyormuş gibi alelacele düşünmeye başladı ama sanki beyni ona komplo kurmuş gibi düşünmekte yavaşlamıştı,  oysa kelimeleri tek tek sayarken oldukça hızlıydı. Sonrasında aniden aklına dank etti; duymak istiyordu.

Duyma yetisi kayıp değildi ama iyi de değildi, onunla konuşan insanların en az bir iki kez dediğini tekrar etmesi gerekiyordu sadece o kadar ama o insanlar bunu yapmak zorunda kalınca ne kadar hoşnutsuz olduklarını anlayabiliyordu. Yine göz kırpmamaya yemin etmiş gibi birbirlerine bakarken uğultu artmıştı ve sesler dilekten öncesinden çok daha netti, yani dileği gerçek oluyordu. Kızın yüzü yeniden blurlaşırken kolunda bir el hissetti.

'Yoo Jimin.'

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 17 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kendini BulamamakWhere stories live. Discover now