Giriş

13 2 2
                                    

Merhabalarr. Bu ilk kitabım ve ilk kez ciddi olarak yazacağım bir kitap. Hatalarım olursa özür dilerim şimdiden. İyi okumalarr.

Kurtlar ve vampirler bir araya gelemezlerdi. Bazı açılardan. Çünkü iki türün de kendilerine ait sınırları vardı.

Annem beni hep buna karşı uyarırdı. 'Kurtlardan uzak dur.' diye.

"Onlarla hiçbir bağımız yok. Onlar bizim düşmanlarımız Karmen."

Fakat ben bunun tersine kurtlara hep ilgi duymuşumdur. Hatta yatağımın altındaki gizli kutumda kurtlarla ilgili kitaplar vardı. Beni onlara çeken şeyin ne olduğunu bilmiyordum.

Düşünüyorum da keşke bir insan olabilseydim. En azından aynaya her baktığımda kendimin bir canavar olduğunu düşünmezdim.

Bugün 17. yaş günümü kutlayacaktık. Arkadaşlarımı çağırmak isterdim fakat bu ailem tarafından hoş karşılanmayabilirdi. Bu yüzden bu konuya hiç girişmedim. Yine her yıldaki gibi sıkıcı bir doğum günü partisi olacak anlaşılan.

                              * * *

Aynada kendime bakıyordum yine. Parmaklarımın arasında tuttuğum bir tutam sarı saça odaklanmıştım. Kapının birden açılmasıyla gözlerimi saçlarımdan alıp kapıya çevirdim.

Evet, sinir bozucu erkek kardeşim gelmişti. Benden iki yaş küçük olmasına karşın bana hep sanki küçük kardeşmişim gibi davranırdı. Bu da en sevmediğim huyuydu.

"Yine beni sinir etmek için mi geldin?"  dedim hâlâ ona bakarken.

Sırıttı. Sanki izin vermişim gibi içeri girip koltuğa yayıldı. "Bugün bu mutlu gününü ziyan etmek istemedim, sevgili kardeşim."

"Ya ne demezsin çok mutluyum şuan." gözlerimi devirdim.

Kapıda annem belirdi. Bir süre kapının yanında bekledi, sonrasında yanıma gelip ellerini omuzlarıma koydu. "Çok güzelsin canım."

Sadece gülümsemekle yetindim.

"Birilerini çağırdın mı?" dedim. Ben de elimi elinin üzerine koydum.

"Hayır. Zaten kalabalığız daha fazlasına gerek duymadım."

Annem misafirleri sevmezdi. Hele insan ve kurt olanları hiç. Aileye çok düşkündü, tıpkı benim gibi. Her zaman aileyi toparlayan annem oldu. O yüzden özel günlerde ailemiz dışında kimseyi aramıza almazdık.

"Hadi aşağıya inelim. Herkes seni bekliyor." başımla onayladım. Annem kardeşimi de alıp odadan çıktı. Tekrar yalnız kaldım. Solgun tenime baktım. Cidden yaşayan bir ölüydüm. Teknik olarak vampirler zaten ölüydü. Bunu sorgularsam işin içinden çıkamazdım. Boşverip odadan çıktım.

Evimiz büyüktü. Geniş bir salonu vardı. Mutfakla salon birleşikti ama mutfakta genişti. Merdivenlerden inerken aile üyelerine baktım. En büyük kardeşim olan Ceylan gururla bana bakıyordu. Gerçi merdivenden inmemle gururlu bir şey yapmıyordum ama ben de ona gururla baktım. Merdivenleri indiğimde yanlarına gittim.

"Sen merdivenden inene kadar tüm aile felç geçirecektik. Dedemden daha yavaşsın yeminle."

Sinir bozucu kardeşim Anıl'ın bu hâllerine şaşırmıyorum artık. Tüm ailece alışmıştık. Onu görmezden gelip diğer aile üyelerine baktım.

"Ablasının güzeli işte." diyerek sarıldı ablam.  Diğer kardeşlerime de sarıldım. Sonunda sarılma fetihşi bitince anneme baktım. Benim saçlarıma nazaran onun saçları koyu kahve rengindeydi. Saçlarını salık bırakmıştı. Giydiği boğazlı, uzun siyah elbise üstüne tam oturmuştu. Çok güzeldi. Etrafıma bakındım.

"Babam yok mu?" diye sordum anneme.

"Yok canım. Avlanmaya gitti."

"Ama insan avlamaya."

"Bu bizim doğal kanunumuz. Hayvan kanı yerine insan kanı bizi daha güçlü yapıyor."

"Sağol anne çok motive ettin gerçekten."

"Motive için değil, gerçekleri söylüyorum sadece."

Ne kadar katılmak istemesem de bu doğruydu. İnsan kanı bizi daha güçlü yapıyordu. Benim de öldürdüğüm insanlar vardı. O anılarım aklıma geldikçe nasıl bir canavar olduğumu kendime hatırlatmış oluyordum tekrardan.

"Evettt Saat on ikiye gelmek üzere. Hadi Kami masaya geçelim." dedi ablam beni çekiştirerek.

Her yıl da olduğu gibi aynı masa, aynı muzlu pasta ve aynı kişiler. Tek farklı olan gün geçtikçe büyümemiz.

Saatin on iki olmasına beş dakika vardı. Gözlerimi kapattım. Her şey çok yorucuydu.
Kulaklarıma dolan arama sesi ile gözlerimi açtım. Aileme bakıp  "Hemen dönerim." dedikten sonra odama çıktım.

Telefonu elime aldığımda arayan kişinin babam olduğunu gördüm. Gecikmeden açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo?" diğer yandan da televizyonun sesini açıp diğerlerinin konuşmamızı dinlemesini önledim.

"Doğum günün kutlu olsun tatlım." dedi babam. Bir şeyi parçalıyormuş gibi ses geldi kulağıma.

"Teşekkürler. Gelmeyecek misin?"

"Maalesef. Bazı işlerim var."

"Yine. Peki tamam ben seni bölmeyeyim. Görüşürüz." cevabımı alamadan telefonu kapattım. Daha fazla ne konuşabilirdik ki? Televizyonu da kapatıp aşağıya indim.

Herkes ayrı kafadaydı. Ablam beni görünce yanıma geldi.

"Sana dürüst olayım, televizyonun sesini ne kadar açsan da konuşmalarınızı duydum. Yani istemeyerek. Zaten çok özel bir şey konuşmadınız." başını hafif öne eğdi. Ablamın kulakları tüm ailenin kulaklarından daha iyi duyardı. Bu da ona bahşedilmiş bir özellik.

"Evet çok özel bir şey konuşmadık ama.. neyse boşver. Hadi gece yarısına az kaldı."

Başıyla onayladı. Koluma girip birlikte masaya yürüdük. Bana dilek dilememi söyledi. Bana saçma geliyordu böyle şeyler ama yine de dilemeyi seçtim. Gözlerimi kapattım.

Tekrar insan olabilmeyi diliyorum.

Kendimden başka bir şey beklemiyordum zaten. Ölümsüzdüm. Sağlıklı uzun ömürlü bir hayat dileyemezdim.

Gözlerimi açıp mumları üfledim. Sonra alkış sesleri duyuldu. Saatin sesiyle de saatin tam on iki olduğunu anladım.

Artık 17 yaşındaydım.

🧛

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 19 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ölümden YaşamaWhere stories live. Discover now