iki (2) saniyeliğine

351 29 68
                                    



"Seninim. Ben seninim, Jay. Siktir. Daha sert, lütfen." Jake'in sesi misafir odasında yankılanıyor, cam duvarlara çarpıyor, sert odunlu yerden sekiyordu.

Jay, adamın isteğini yerine getirip kalçasını daha sert itelemeye başlamıştı; Jake bir pornodaymış gibi sesli ve derinden inlemeye devam ediyordu.

Bir el sonunda ağzına ulaşıp onu susturmuştu, Jay'in kalçaları onunkinin üzerinde durur gibi oldu.

"Şşh. Tanrım, bebeğim. Tüm binanın seni duymasını mı istiyorsun?"

Hayır. Heeseung'ın duymasını istiyordu.

Jake, karşılık olarak adeta hırlamış ve çekinmeden Jay'in ağzını kapatan eline dişlerini geçirmişti, "Ben hep bu kadar sesliyim," Yalan. "Oda sadece eko yapıyor çünkü minimalizm. Beni becermeye devam et."


"Dün gece eğlendiniz mi?" Sunoo, Jake mutfağa adımını atar atmaz onu iğnelemişti. Mutfağın ortasındaki ufak adanın kenarındaki bar sandalyelerinden birine oturmuş, üzerinden buhar çıkan kahve dolu bardağının içindeki kaşığı sallıyordu.

Heeseung da oradaydı, burnu telefonuna gömülmüştü ve tabağındaki pankekler tamamıyla başları boş bırakılmıştı. Gözleri hâlâ uyku doluydu.

Aslında, öğlen yemeği vaktiydi. Fakat zamanında uyanan tek kişi Jay olmuştu. Bir görüşmesi vardı, burada olmalarının asıl sebebi de buydu zaten; büyük isimli bir stüdyoda iyi bir iş fırsatı bulmuştu, Heeseung sadece burada yaşıyordu.

"Oh, o kadar sesli miydim?" Jake dudaklarına yerleşmekte ısrarcı olan bir gülümsemeyi zar zor bastırmıştı, adanın öbür tarafında oturan Heeseung'ın tabağındaki çileklerden birini çalmak için uzanmıştı. "Üzgünüm."

Heeseung'ın durmadan telefonun ekranında kayan parmağı Jake'in hareketiyle duraksamış, telefonuna odaklanan gözleri yavaşça karşısındaki sarışın oğlana çıkmıştı, suratındaki ifade okunamıyordu.

Jake omuzlarını silkip elindeki çileğin ucunu iki dolgun dudağının arasına yerleştirdi, bir ısırık almadan önce çileğin üzerindeki şurubu emdi. "Mm," mırıldandı, meyveyi çiğneyip yutarken alt dudağının üzerinde gezdirdi ve pembe suyunun çenesinden aşağı akmasına izin verdi.

Heeseung'ın suratı hâlâ aynıydı, okunmaz. Ancak boğazında hareket eden adem elması Jake'in gözünden kaçmamıştı.

"Vay anasını, hayatında daha önce hiç çilek yemedin mi?" Sunoo gülerek konuştu.

Jake dudaklarını temizlemek için yaladı, dilinin ne kadar ıslak olduğunu gösteriyordu, dudaklarının ne kadar dolgun ve karşı koyulmaz olduklarını. "Sadece, hiç bu kadar iyi değiller."

Jay, biraz geç dönmüştü, bu yüzden Jake tüm gün boyunca apartmanın içinde güzel davranmış, arada bir Heeseung'ın tarafına bakmıştı. En iyisini umarak.

Heeseung, onlara üzerinde çalıştığı bir şarkıyı dinlettirdiğinde Jake dirseklerini masanın üzerine yaslamış, Heeseung'ın müzikle olan ilişkisinin ilgisini çekmesiyle öne doğru eğilmişti. Belini Jay'in dikkatini çekmeyeceğinden emin olduğu kadar bükmüştü ancak Heeseung'ın elinin nasıl klavyesinin üzerinde titrediğini kaçırmış değildi.

balkon | heejaykeWhere stories live. Discover now