sadece dört (4) defa sıkacaksın

285 29 16
                                    



"Çocuk değilim ben," Jake, sinirle tısladı. Saçlarını yıkamaya çalışan Heeseung'ın elleriyle cebelleşiyor, adamın uzun parmaklarını tellerinden ayırmaya çalışıyordu. Heeseung; yanına, küvetin kenarına çökmüştü. Üstüne bir pijama takımı çekmişti ve Jake temiz seti ani hareketleriyle ıslatıp duruyordu. Heeseung'ın odasındaki lavabodaydılar. "Kendimi yıkayabilirim ben."

"Rahat dur işte, sinir etme beni."

Heeseung, derin bir tınıyla cevaplamıştı onu. Belliydi ki git gide sahip olduğu azıcık sabrı da yitirmeye başlıyordu. Jake'in suçu değildi bu tamam mı? O, diğer adamdan onu yıkamasını falan rica etmemişti. Sevişmiştiler işte. Olay bitmişti, Heeseung ne diye ısrarla saçındaki şampuanı derisine yedirmeye çalışıyordu anlayamıyordu.

Açıkcası, Jake Heeseung'ın böyle bir tip olduğunu öngörememişti. Yani. Adam dışarıdan baktığınızda tam bir "Ben-Kimseye-Bağlanmam"dı, neden şimdi on beş dakika önce acımasızca becerdiği kişiye banyo yaptırıyordu Jake bilmiyordu, aklı karışmıştı.

Heeseung'ın ondan istediği tek şeyin iyi bir akşam olduğunu düşünmüştü. Yanılmış mıydı?

"Asıl sinirlenen benim," Jake kendini geri çekmeye çalışmıştı, ani hareketiyle alnından aşağıya sabunlu bir su damlası akmış be gözüne kaçtı. Oğlan acıyla inlerken Heeseung dilini hayal kırıklığıyla şaklattığında Jake'in ağlamaya başlamasına iki saniye kalmıştı.

"Lütfen... Bırak, gideyim." Jake, çaresizce yalvardığında yanındaki adamın derince çektiği nefesi işitmişti.

"Jake," Heeseung, küvetin ucundaki musluğu açıp şampuanlı ellerini durularken sakin bir sesle ruhsal çöküş yaşamaya hazır oğlana doğru konuştu. "Bak, güzelim. Eğer seni şimdi temizlemezsem," Şimdi duruladığı parmaklarıyla Jake'in kıstığı gözünü siliyordu, "Jay fark eder."

Oh. Jay. Tabii ya. Jay. Jay...

Bu isim, şu anda Jake'in duymak istediği son şey bile değildi. Sanki Jake; karanlık, sonsuz okyanusta yol alan bir gemiydi ve ansızın karşısına çıkan bir buz dağına toslamıştı. Gerçi tek fark şuydu ki, bu "buz dağı" hiç de aniden karşısına falan çıkmamıştı. Jake, Heeseung'ı bulmak için yattığı yataktan ayrılırken tam yanında uyukluyordu. Jay.

Jake'in biricik sevgilisi, belki de gelecekteki kocası, Jay.

Oh, Jake berbattı. O berbat bir insandı.

Yaptığı her şeyin gerçekliği ve acımasızlığı sadece şimdi ulaşıyordu ona. Jay. Bu zamana kadar ona iyi olmaktan başka hiçbir şey yapmayan Jay. Ona istediği şeyi tekrarlatmayan Jay. Jake'in her ihtiyacını karşılayan Jay. Ve Jake bunu ruhsal bir açıdan kast etmiyordu. Jay gerçekten de her şeyi karşılıyordu.

Jake'in gittiği kolej programlarını karşılıyordu, diğer oğlanın kirasını ve faturalarını ödüyor, ona haftalık ihtiyaçlarına harcayacak parayı veriyordu.

Siktir. Jake fena sıçmıştı. Çok fena sıçmıştı.

"Heeseung," Sonunda ıslak parmaklar gözündeki acıyı aldığında Jake düşünmeden hızla onları aralamış, kafasını çevirip Heeseung'ın irislerini yakalamıştı. "Ona söyleyecek misin?"

Heeseung'ın bakışları, diğer oğlanın hızla inip kalkan göğsüne düştü. Jake baştan aşağıya ıslaktı fakat vücudunun anksiyeteyle ter üretmeye başladığını hissedebiliyordu. Saniyelerin akıp geçmesi ve Heeseung'ın hâlâ ağzını açmamış olması onu korkutuyordu.

"Lütfen--"

"Bilmiyorum, Jake. Ben söylemesem de büyük ihtimalle orospu gibi inlemeni duyup uyanmıştır zaten." Heeseung omuzlarını silkerek konuşmuştu. Jake çenesinin sinirle sıkılaştığını hissedebiliyordu.

"Düzgün konuş." Gururunu koruma çabası gereksizdi, cidden, ondan geriye bir şey çoktan kalmamıştı zaten. Yataktan, Jay'in kollarından çıkıp Heeseung'ın yanına adımladığı an gururunun en ufak köşesi bile eriyip yok olmuştu.

"Jake," Heeseung, titremeye başlayan oğlanı ensesinden kavrayıp düşünce aleminden acımasızca çıkarttığında kaşları çatıktı, "Herifi çoktan aldattın, şimdi pişmanlık duymanın hiçbir anlamı yok. Suya deliğinden akan spermim karışıyor, baksana." Hatırlatma için teşekkürler, Heeseung.

Yalan söylemiyordu. Jake, gözlerini içinde olduğu köpüklü suya çevirdi ve kalçasındaki sızıyı hatırladı. Oh, tanrım, lütfen bana yardımcı ol, diye düşündü. Berbat kararlar vermesini neye suçlayacaktı? Heeseung'ın lanet olasıca seksiliğine falan mı? Sanki buraya geldiği günden itibaren oğlanı ayartmaya çalışan kendisi değilmiş gibi.

"Ben-- Onsuz hiçbir şeyim." Jake, itiraf etti. Bu da yalan değildi. Eğer Jay'le tanışmasaydılar, ve genç adam ona kanatlarını açmamış olsaydı Jake şu anda büyük ihtimalle ebeveynlerinin bodrum katında falan yaşıyor olurdu. Tüm hayatı Park Jongseong tarafından yönetiliyorken o bir gerizekalı gibi gidip sevgilisinin arkadaşıyla yatmıştı. Ölmüştü. Kısa ve öz. Ölmüştü.

"O da ne demek öyle?" Heeseung, ilgili gözüküyordu. Jaeyun bunun da nedenini anlayamadı, oğlanın suratında deşifre edemediği bir ifade vardı. Bakın, çok yorgundu tamam mı? Sadece on on beş dakika öncesine kadar balkonda boğazı ağrıyana kadar çığlıklarla inliyordu, ona bir ara verin.

"Hayatım ona bağlı demek, seni gerizekalı." Sinirle geri konuştuğunda, vücudunda sabunlanmış ıslak bir kese gezdiren Heeseung onu cimcirmişti. "Sen de düzgün konuş." Jake uyarıldığında gözyaşlarının geri geldiğini hissetmeye başladı.

"Her şeyimi o karşılıyor. Tamam mı, Heeseung?" Heeseung, mırıldanmakla yetinmişti. Jake aklını yitirecekti. "Eğer benden ayrılırsa hiçbir şeyim kalmaz. Bir eğitimim, bir evim, bir hayatım kalmaz."

Bütün bunları sadece şimdi mi hatırlıyorsun diye sorabilirdiniz. Jake'in tek savunması şuydu: iyi penis için insanlar gurur duymadıkları aptalca davranışlara başvururdular.

"Ee?" Heeseung, anlamadığını seslice belli etmişti. Jake şimdi hıçkırıyordu, oh, seks sonrası sinir bozulması ona bir yumruk gibi koymuştu. "Ne demek 'Ee?' Heeseung! Öleceğim diyorum, sıçıyorsun tüm ruh halimin ağzına ya."

"Jake." Vücudunu temizlemekle meşgul olan eller durmuş, parmaklar yavaşça ıslak çenesini bulmuş ve Jake'in suratını kendine doğru çevirmişti. "Bunu ben de yapabilirim."

"Ha?" Jake, yanlış duyduğunu düşündü.

"Seni ben de finansal olarak destekleyebilirim, gerizekalı. Jay'e ihtiyacın yok."

Oh.

Jake'in deliği gerçekten o kadar mı iyiydi ya?

balkon | heejaykeWhere stories live. Discover now