altına (6) düşme

234 28 17
                                    



Jay, tok adımlarla oturma odasına girdiğinde Heeseung deri koltuğuna uzanmış sıkıntı duyduğunu bağıran bir surat ifadesiyle elindeki kumandanın düğmelerine basıp duruyordu. Son yirmi dakikadır hangi kanala basarsa bassın ilgisini çeken bir şey bulamıyor, sonunda sıkılıp kucağındaki telefonunu eline alıyordu.

Esmer oğlan birkaç dakikaya çıkacaktı apartmandan, ikinci görüşmesinin günüydü bugün. Fakat gitmeden önce arkadaşının aklına sokması gereken bir iki nokta vardı, o yüzden Jay doğru hedefine yönelmişti.

"Oh, Jjong," Görüş alanına giren arkadaşıyla Heeseung telefonunu tekrardan yanına bırakmış ve meraklı gözlerle diğer adama odaklanmıştı, "Çıkmadan önce biraz televizyon izlemek ister misin?"

Dostça teklifine bir cevap alamayan Heeseung'ın kaşları yavaşça çatılmıştı, Jay'in kendinden emin adımları Heeseung'ın dibine girene kadar sürmüştü. Sonunda koltukta uzanan Heeseung'ın özel alanına girmiş sayılacak kadar adama yakınlaştığında Heeseung kendini durduramadan sordu: "Jay, her şey yolunda mı?"

Beklemediği şey, bir anda saçlarına dolanan güçlü parmaklardı. Heeseung, kafasını geriye doğru çeken elle tıslamış, boynundan başlayıp omuzlarına sızan acıyla suratını buruşturmuştu.

"Seni orospu çocuğu," Jay, suratına tükürürcesine fısıldamıştı. Esmer oğlan Heeseung'ın başını geriye çekiştirip duruyor, Heeseung onun nefesini suratında hissedebiliyordu. "Anlamadım sandınız değil mi?"

Heeseung, kalbinin durduğunu hissetti. Kafatasını çekiştirip duran elle kendini, onları savunacak bir şey bulamıyordu. Midesi bulanıyordu, gözlerinin içine bakan Jay'in irisleri alev saçıyordu.

"Sana ne diyeceğim, Heeseung," Jay, Heeseung'ın saçlarını son bir kez sertçe çekiştirdikten sonra adamın tellerinden ayrılmış ve diğerinin acıyla tıslayışını dinlemişti, "İyi olan kazansın."


Heeseung, diğer adamın duymamış olma olasılığına pek ihtimal başından beri vermemişti. Fakat artık bildiğini gerçekten bildiğini biliyor olmak, rahatlamasına yardımcı olmuyordu. Düşünmüştü de belki Jay'in haberdar olup olmamasını bilmek, hiçbir şey bilmemekten daha kolay olurdu. Heeseung gerizekalının tekiydi.

Jay, ufak etkileşimlerinin ardından Heeseung'a midesini rahatsız eden bir sırıtış hediye etmiş ve apartmandan çıkmıştı.

Jake'e söylemeliydi. Büyük ihtimalle Jake'e, erkek arkadaşının onu aldattığını bildiğini söylemeliydi fakat bunu yapmanın her şeyi daha da mahvedeceğini düşünmeden edemiyordu.

Jake, yattıklarından beri farklı birine dönüşmüştü. Dairesinde kendini Heeseung'ın gözüne sokmak için bir yerlerini yırtan Jake kaybolmuş, yerini bir tür anksiyete topu haline gelmiş Jake'e bırakmıştı.

Söylerse bu ona hiç yardım etmezdi, Jake sadece panik yapar, her şeyin içine sıçardı. Heeseung bunu tek başına halledecekti.

"İyi olan kazansın." Neyi? diye düşündü Heeseung. Jake'i? Jay, ihanete uğramış olmasına rağmen yine de Jake'i istiyor muydu yani? Bu imkansızdı, Jay'in en çok değer verdiği şey gururuydu, oyuncaklarının başkalarını eğlendirmesinden nefret ederdi ve buna asla göz yummazdı. Jake'i farklı kılan neydi?

"Sen iyi misin?" Elinde bir bardak suyla oturma odasına adımlayan Jake, endişeli bir tınıyla sormuştu, Heeseung'ın içindeki kaos suratına da vurmuş olmalıydı. Farkına bile varmamıştı.

"Evet-- Evet, iyiyim," Heeseung yalan söyledi.

Jake, kanmışa benzemese de üstelememişti, sadece usulca koltuğa yaklaşmış ve kendini Heeseung'ın yanına, koltuğa bırakmıştı. Elindeki bardaktaki su ani hareketiyle üstüne sıçradığında hayal kırıklığıyla bir şeyler mırıldanmıştı.

"Jay çıktı mı?"

Diğer adamın adını duymanının tüylerini diken diken etmeye yetmiş olması gözünden kaçmamıştı. Heeseung, kalbinin hâlâ atmaya geri dönmüş olmasına bile inanamıyordu. Jay'in suratındaki iğrenmiş ifade gözünün önünden çıkmıyordu.

"Evet, çıktı." Kısa ve öz. Heeseung biraz daha konuşursa kusacağından endişeleniyordu. Artık evinde güvende hissetmiyor olması normal miydi? Yoksa, Jake'in evinde olduğunu ve problemler yarattığını bildiğinden dolayı mıydı midesindeki bu rahatsızlık?

"Al, iç." Jake, elindeki bardağı Heeseung'ın dudaklarına bastırdığında Heeseung onun elini itelemiş başını iki yana sallamıştı. "İyiyim diyorum."

"Ruh görmüşe benziyorsun."

Ruh? Hayır, hayır, Jay'di.

"İyiyim, Jake, rahat bırak." Heeseung, sinirle oturduğu koltuktan kalkmış ve hızla koridorun sonundaki odasının yolunu tutmuştu. Biraz kafasını dinlemesi gerekiyordu. Hayatının ağzına etmiş olabilirdi. Ve ne için? Aletini ıslatmak?

balkon | heejaykeWhere stories live. Discover now