1- Prens Tehlikede

103 32 9
                                    

Taht odasının muhafızı olarak geçirdiğim 3. aydaydım. Gün batımının kızılları vuran koridor artık evim gibi gelmeye başlamıştı. Tüm saray sessizliğe gömülmüştü. Her gün ötüşen kargalar bu gece ortalıkta görünmüyordu. Belimde birleştirdiğim ellerimi hafifçe oynatarak ayaklarımı biraz daha araladım. Derin bir nefes alıp daha dik durdum. Bu hareketim ile yanımdaki muhafız da dikleşti.

"Bugün saray oldukça durgun. Öyle değil mi bayan?"

Bıkkın bir nefes verdim. Dün akşam pek uyuyamamıştım. Düşündüğümden daha uykuluydum ve bunun beni ele geçirmesine izin vermemeliydim.

Olumsuz anlamda başımı salladım. "Aslına bakarsanız bu kral ve kraliçenin yokluğundan kaynaklı bir durum, bayım. Pek de durgun sayılmaz. Ülkenin üstü açık. Pek çok mektup geliyor."

Bakışlarımı karşımdaki koridorda kilitlemiştim. Yaklaşan adım sesleri ve koridorda beliren silüetler nöbet değişim saati olduğunu belirtiyordu. Muhafızın sesini hemen sağımda duydum.

"Demek bir sıkıntı çıkacağını düşünüyorsunuz?"

"Yalnızca kral ve kraliçenin burada bulunmaması, krallığın başına gelebilecek bir tehlikeye karşı savunmasız kalacağımıza neden olabileceğini söylüyorum. Sizce de öyle değil mi, bayım?"

"Sarayda bir prensin varlığını unutuyorsunuz."

"Hayır, unuttuğum söylenemez. Yalnızca onunla konuşamıyoruz. Herhangi bir tehlike durumunda sarayı boşaltmamız gerekirse onu kurtaramayacağımız besbelli. Kral ve kraliçe bir an önce buraya varmalı."

"Haklısınız, bayan."

"Siz ikiniz! Nöbet değişim saati. Ne konuşuyorsunuz?" Yaklaşan muhafızlar gür seslerini duyurduklarında muhafız ile aynı anda bir adım öne çıktık.

"Nöbet değişim saatinin geldiğini, muhafız." dedi nöbet arkadaşım. Seslenen muhafız baş hareketi ile onu onayladığında önlerinden nizami bir şekilde çekildik ve muhafızlar nöbet yerlerine yerleştiğinde nöbet arkadaşım ile onların geldiği koridorda gözden kaybolduk.

...

Uzun bir geceye hazırlanan kasabaya girdiğimde sekiz saatlik bir nöbetten yeni ayrılmıştım. Sızlayan topuklarım bir an önce uzanıp dinlenmem gerektiğini savunuyordu. Sütçü dükkanının yanındaki evimize girmek için zırhımın altına astığım anahtarı çıkardım.

Astığım halkada iki anahtar vardı. Biri evimin anahtarı, diğeri taht odasının anahtarı. Yalnızca taht odasının nöbetçilerinde bulunan sınırlı anahtarlardandı. Kralın ve kraliçenin olmadığı durumlarda kilitlenen taht odası yokluklarını hissettiren üçüncü günde de kilitli olduğundan yanımda bulundurmam zorunluydu.

İçeri girdiğimde burnuma gelen hoş kokular ve koridorda koşturan erkek kardeşim bana yeniden mutluluk verdi. Beni gördüğünde üzerime koşmaya başlayan Srat'ı görmezden gelemedim ve eğilerek kollarımı aştım. Çelik zırhımın üzerinden küçük kolları geçtiğinde küçük bedenini çelikle kaplı kollarımla sardım.

Ayağa kalkıp etrafımda dönerken ikimiz de kıkırdıyorduk. Ayağımla kapıyı kapatıp mutfağa girdiğimde annemi elinde bir tepsi ile görmeyi beklemiyordum.

Kocaman bir gülümseme ile, "Hoş geldiniz." dediğinde arkamdan gelen babamı fark etmemiştim. Bir canavarmış gibi kollarını açıp üstümüze eğildiğinde ben gülüyor, Srat ise eğlenceli çığlıklar atıyordu.

Gülerek onu yere bıraktığımda annem de tepsideki balıkları masaya koyduğu dört tabağa ayırıyordu. "Oliried, gidip üzerini değiştir. O zırvalar ile sofraya oturmana izin veremem." 

Prens TehlikedeWhere stories live. Discover now